Vaka-i adiyeden, baş yücelir, kıç kalkar;
Her kimde görsem dostlar, vallahi şaşırmadım.
Yarattım sandılar da, Toros, Erciyes, Kaçkar;
Ahde vefa gösterip,sabrımı taşırmadım.
Kimleri taşımadı, yorgun çökmüş omuzlar;
Kimisi aristokrat, kimi bıçkın bürokrat
Hayal tarlamı bastı, kurt sandığım domuzlar;
Ne Freud çare buldu, ne de baba Hipokrat(!)
Tebessüm yapmacıktır, nezaketi usulden;
Yüzüne yaltaklanır, arkandan bolca atar
Bin tövbe eder, bozar, arınamaz gusulden;
Ne yazık ki her kazık,ilk sivriltene batar.
Fıçıyla içer idim, yenilseydim bunlara;
Lakin dünya beklentim, adam gibi anılmak
Kimi koltuğa taptı, kimi Firavunlara;
Erkeğin dansözüne, zarım oldu yanılmak.
Ballı makam bulmasın, o kızılca arılar;
Döndüğü her köşede, kırk yıllık dostu satar.
Kıvırmada eline, su dökemez karılar;
Taklacı güvercindir, günde dört takla atar.
Jest ve mimik değişir, oturunca makama;
Tiyatral bir dramda, her biri Neron olur.
Üst makama yağdanlık, garip sırtına kama;
Üstüne kanun deler, alta bahane bulur.
Mazaretle kapanır, açtığın telefonlar;
Toplantı, hastadır der, şuh sesle bir sekreter
Geceleyin yanınca, o rengarenk neonlar;
Kaç şişeler boşalır, hanım der ancak yeter.
Ayılınca uykudan, yeniden işler tezgah;
Kimi din, kimi iman, kimi devrim, dava der
Gidene yolu açar, gelenlere girizgah;
Aklım erdi, ereli bu oyun sürer gider.
Kadir KOCA-23.06.2020