Ulu bir çınar içimdeki şehir
Yolları sonbahar
Sokaklar budaklı
Patikalar kurumuş
Her yanımda bir dolu gazel
Saka kuşum göçmüş dalımdan
Üşümüş mazi
Güneye uçmuş battaniyesiz zaman
Arkandan uçmadım sanma
Kanadım kırık köküm yalın ayak
Keskin taşlı yollar kıpkırmızı
Gökyüzü halime yukarıdan bakıyor
Baktıkça içi yanıyor
Dilinden şiddetli ağıt düşmüyor
Bulutlar sel sümük terliyor
Damlalar yollara ipsiz sallanıyor
Seller çaresiz kana bulanıp
allanıyor
Akdeniz kızıl denize doğru
dallanıyor
Turkuaz değil yokluğunun rengi hem
de soğuk
Kar tanelerine tutunmuş kelebekler
düşüyor
Mantosu yırtılmış umutlar yarı
çıplak
Geleceğim üşüyor
Sarıyor yorgun argın çığ gibi
umutsuzluk
İşçi karıncaların canhıraş feryadında
eziliyor
Bir avuç kışlık gülücük
Gidişinin ağustosunda kaldı
Yüzü asık kardelenler
Burnuma tebessüm bile etmez oldu
reyhan kokusu
Kırmızı siyah beyaz kahverengi
sarı renkliydi dokusu
Kulaktan ciğerleri keserdi olmazdı
elinde makası
Azrail eline almış bir testere
Kökten ayrılık nasıl olurmuş
gösterecekmiş herkese
Baharla yaz bilmem hatırlar mı
bizi
Dalımda kaldı sadece saka kuşumun
ayak izi