Oku ezanı Bilal
Ayasofya’da
Mezarından çıkta diril
Peygamber olsun imam ben ön safta
Görsünler fotoğrafta
Baksınlar ona kıyamete kadar ışıl ışıl…
Ben doğduğumdan beri neler gördüm inanan kalplerin aşağılandığı manzaralar. Gerici dediler, modern görmediler, tokat üstüne tokat attılar, girdiğim mağaranın önünde örümcek ağ örmedi, kuşlar nöbet tutmadı… Deşifre oldu Müslüman kimliğim. Saydılar her lafı, yaşattılar korkutarak kaygı.
Tıpkı Ayasofya müze olup, camiliğine vurulan prangalar gibiydim. O müze olurken bende gericiydim birilerinin gözünde. Eğer açılırsa Ayasofya yahut ilim dolu milletin gözü, yeni Fatihler yeni fetihler dolacaktı milletin özü… Korktular bu yüzden.
Ne tesettüre izin verdiler, ne kıldığım namaza… Beni iş yerinde cahil bırakmak için ellerinden geleni artlarına koymadılar. İtelediler, kakaladılar… Yetimdim Peygamber gibi. Ayasofya benim gibiydi… Duvarlarını söktüler, hristiyan figürlerini ortaya çıkardılar. Dağladılar, yağmaladılar… Olur muydu Bizansın eseri cami, memleketimde benim gibi İslama yapışmış fani ki… Kimler geldi geçti, birilerine benzetmeye zorladılar…
Her ziyaret ettiğimde Minarelerine ağlıyordu Bilal. Şamda ki kabrini bile bombalayacaklar belki de… Yok onu yapamadılar. Ama Ayasofya müzeyken ağlamaya devam etti… Ezanı bir yele karıştı, bir yağmura… Bir gün hasret bitecek umudu, benim gibilerde yangın yeri kalbe dönüştü. Eğer Ayasofya yeniden cami olabiliyorsa, duyabileceklerdi Bilal’in ezanını… Boğaz titreyecek, Asuman bulutlarını atacak, güneş ışığını nuruyla donatacak ve bende onun gibi dipdiri olacağım imanımla. Yalnızlıktan, aşağılanmışlıktan, cahillikten kurtulacağım…
Öyle de oldu… Ahlaki çöküntünün tepeye fırladığı bir anda Ayasofya dirildi… Müze olmaktan kurtuldu cami oldu. Ezber bozuldu… Yunanistan kiliseleri bayraklarını yarıya indirdi. Matem tutuyorlar. Dünya şaşkın, hatta Müslümanlar bile… Bu bir diriliş öyküsü… Sıradan bir senaryo değil… Ayasofya cami oldu yeniden.
Koronavirüs salgını hayırla döndü sanki bize ( Kuranı Kerim’de hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır ancak siz bilemezsiniz der)… Artık vurmayacağım dize. Hatta geçmişini unutan yeni nesil, bilmediği, anlamadığı merakı ile uyanıyor artık. Kumpir yerken, köfte yerken Bilal’in ezanını duyacak artık. Yemeğini bırakıp koşacak namaza… Namaza!
Bugün İstanbul uyumuyor, yirmi dört saat orada… Gidemeyenlerin ise kalbi yanmakta.
Ayasofya cami oldu… Çok şükür!
Saffet Kuramaz