Yıllardır hani şu meşhur Çin Seddinin, Çinlilerin Türkleri durdurmak için yaptığı Çin Seddinin uzaydan görüldüğü söylendi durdu... Sonrada tartıştılar durmadan, yok görünüyordu, yok görünmüyordu... Görünse ne, görünmese ne, bize bir faydası yok, aslında Çinlilere de yok. Uzaydan görüp de uzay gemisi ile Çin Seddinin üstüne mi inecek astronotlar ya da kozmonotlar, ha bir de taykonotlar var, onlarda Çinli Uzay Adamları oluyorlar...
Amma korkak adamlarmış bunlarda. O zaman bir rivayete göre Türklerin toplam nüfusu iki buçuk milyon, Çinlilerin nüfusu, yaklaşık Türklerin on katı. Bizim duvar yapmamız gerekirken Çinliler duvar yapıyor. Ters adamlar vesselam bunlar...
O zamanlarda her bir şeyi yiyorlar mıydı, orasını bilemiyorum? Çok kafamızı bozunca da bizimkiler, burada durulmaz, deyip, dört nala, kona göçe Anadolu'ya kadar gelmişiz... Şehirlerin ışıkları görünüyor ama, parlak parlak, uzayın belli bir yüksekliğinden.
Milyarlarca Galaksi, bizim Samanyolu dediğimiz ve yaşadığımız galaksi ile birlikte, ha bir de Andromeda diye yakın zamanlarda keşfedilmiş bir galaksi varmış, iki milyarcık ışık yılı uzaklıkta... Korkunç bir uzaklık ışık hızı saniyede 300.000 kilometre çarpı dakika, çarpı saat, çarpı gün 24 saat, yıla çevir bir de iki milyar ile çarp... Ömür yetmez billahi hesaplamaya bile...
Bir de biz de var uzaylı, Mustafa Topaloğlu... Henüz uzayın neresinden olduğu belli olmadıysa da, O ısrarla uzaylıyım diyor, işi deliliğe vuruyor. Çok da ısrar ederseniz içinden, der geçer gider... Uzayın da o kadar çok içi ve dışı var ki, hangi birini sayacaksınız. Kara deliğe bir düşerse, o zaman babayı yediğinin resmidir...
Eski TRT de Uzay Yolu diye de fantastik, sıra dışı bir dizimiz vardı. Uzay da yol alan bir gemi, içinde bir dolu uzay adamı biri de Volkanlı, artık nasıl biriyse. Işınlanmalar filan. Oynadığı gün kilitlenirdik televizyonun başına, dersler ile teşriki mesaimiz nanay. Sonrası bir çok çocuk güm, sınıf tekrarı. Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi durumları.