Ahmet AYAZ
Gaziantep
Güneş Gazetesi 15 Aralık 2020
Bir
Padişah nasıl padişahlığını ilan ederse, ( covid 19) Korona Virus da, bir
padişah gibi tarihe damgasını bastı. Aslında tarihe damgasını basan, korona
virus değil, Çin Cumhuriyetidir. Dünyayı allak bullak etti, yeri yerinden
oynattı desem yerinde olur kanaatindeyim. Bunu da kabullenmek gerekir diye
düşünüyorum.
Eski tarihlerde salgın hastalıklar
halkı çok perişan ettikten sonra yok olmuşlar. Bu korona virus’un gelişi farklı bir salgındır. Bu eksi salgın hastalıklara benzemez. Halk
arasında inceağrı denilen (Verem) tıp dili ile tüperglos denilen hastalık, daha
sonra sıtma, bir ara grip salgını olmuş. 1950-1960 yıllarında troham 1947-1948 yıllarında kolera
hastalıkları gibi salgın hastalıklar.
Kolera yanılmıyorsam 1984-86 yıllarında
da bilhassa çocuklarda görüldü. Ben Gaziantep Çocuk Hastanesinde satın alma
memuru iken, çocuk hastanesinde her hasta yatağına 2 çocuk yattığı zaman çok
olmuştu. Dr. Orhan Menetlioğlu’nun Baştabipliği döneminde. Rahmetli Annem
Firdevs Şahin AYAZ da koleradan yatmıştı, Vefat etti.
Ama bugün Çin Cumhuriyetinden Dünyaya
yayılan Korona Virus Salgını bütün Dünya’yı
etkisi altına aldı ve ortalığı kasıp kavurmaktadır. 13 Aralık 2020 tarihi
itibarı ile Türkiye’de bugün resmi kayıtlara göre 218 kişi toplam 16.417 kişi hayatını
kaybetmiştir. Korona Virus salgını bu şekilde
Tarihe damgasını bastı. Bakalım
nereye kadar, daha ne kadar sürecek
bilinmiyor. Yağmurlu ve soğuk havalarda, Bankalar önündeki, PTT önümdeki insan
toplulukları, hastanede yatanlar,
hayatını kaybedenler had safhaya çıkmıştır. Bana göre Çin Cumhuriyeti bütün Dünya ile oyun oynuyor. Korona virusu kendi
ülkesinde üretip bütün Dünyaya yaydı. Şimdide aşı üretip bütün Dünyaya satıp
para kazanıp ülkesini zenginleştirecektir. Bilim adamlarımızın, din
adamlarımızın kulakları çınlasın. Onlar hala din, inanış, kılık, kıyafet türban,
konuları ile uğraşmaya devam etsinler.
Siyaset adamlarımız partilerinin
oylarını artırmaya çalışsınlar. Kendilerine övünmeye Ayasofya, Sultanahmet
yeter. Dünyaya Ayasofya’nın, Sultan Ahmet’in
reklamını yapmaya devam etsinler. Aslında övünmeyi değer olan şey,
Ayasofya değil, Sultanahmet’te değil. Sultanahmet’i yapan usta ellerdir. Övünecek
isim Mimar Sinan, ülkemizin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Burada bunları anlatırken sözümün yanlış
anlaşılmasını da istemem. Ben Türküm ve
İslam’ım. İslam düşmanı da değilim. Ülkemin
gelişip büyümesi yönünde çalışmaların
ilerlemesini isterim. İlimde, bilimde yol alalım, Arap kültürünün
etkisinden kurtulalım diyorum. Rahmetli Şair Ziya Gökalp bir şiirinde “İsteme sen yarat, görme sen göster” diyor. Ben de bizim yaratıp, bizim göstermemizi istiyorum.
Bütün Dünya devletlerine. Ülkemizde satılan tüketim mallarına baktığınızda, piyasada hemen hemen tamamının üzerinde Çin Cumhuriyetinin damgasını
göreceksiniz. Amerika’yı ayakta tutan, Amerikan dolarıdır. Amerika’nın doları
olmasa, piyasada hiç bir şeyi yok denecek kadar zayıftır. Bugün bilgisayarımın
klavyesi bozulmuştu, bilgisayarcıya gittiğimde, bana dolar üzerinden sattılar.
Hükümetimiz de hala, banka faizlerini düşürüyor ki, her halde Amerikan doları yükselsin
diye. Düşününce şaşıp kalıyorum, ülkemizin ahvali vaziyetine. Ülkemizde,
yeniden Mimar Sinanlar, yeniden Mustafa Kemaller, doğmalı ve büyümeliler diye düşünüyorum.
Ülkemiz insanlarının bilim, teknik ve sanat Dünyasında parayı çalışarak değil
de, hile ile kazanmaya çalışmaları beni çok üzüyor. Aklıma yine, Ziya Gökalp’ın
yukarıdaki iki mısrası geliyor, ve tekrar
ediyorum. “İsteme sen yarat, Görme sen göster”.