Düşeni kaldırmak… Ne fenalık yapmışta fena sonucunu görüp, şerrini def etmek! Çok mu yararlı oluyor ki, bunca fenalık hala devam ederken! Hani bir şey yapmamaktan iyidir tek tesellisi… Varsın olsun diyen dua, hayır tecellisi!
Örtüyorlar bedeni her çeşit elbiseyle, fabrikalar harıl harıl çalışıyor. Teninde ki gizi örtmek için yarışırken, gönülde ki gizi de örtüyorlar. Ne dilde gerçek var, ne kıyafette deşifre…Birbirini tanımayan bir toplum, savaşıyor habire… Güzellik varmış diyorlar, günahın olur mu güzelliği ki, hele doyumsuzluğun! Kim bu dünyaya doymuş ki… Kim nefsini şımarttıkça gönül huzur bulmuş ki… Her şey benim olsun diye kırdığımız gönüller, üzerine bastığımız masumlar… Üstelik bunu üretmeye çalışanda da aynı hisler varsa!
Dünya döndükçe insan da sözünden/bildiğinden dönüyor. Dönmek önemli … Dön ama güneşin etrafında, Kabe’de tavafla…Dön ama mesut olduğun evine, sevdiklerine! Gecenin deminde çay/kahve değil, içtiğin suyuna dön… Dönme günaha! Doldurma haramı birikim olsun diye külaha…
Dön dilinde dualar, tövbeler… Çık teninden, gir evren diyarına! Zamandan kurtul, mekandan sıyrıl… Düşüncelerinde! Sözüne sadık ol eleste verdiğin…
Kafanı kaldır ve bak… Asumanda kuşlar durmadan dönüyor… Ay ve yıldızlar. Hep karanlığı deliyor ışıklar…Hep okuyun diyor simsar olmuş ibadetinde sarraflar! Ne boşuna yaratılmış ki… İnsandan başka hangi canlı sözünden/ibadetinden dönüyor ki? Nefsine dur diyemeyen insan, kibrinden yere göğe sığamıyor. Elinden her iş geliyor, dünyayı okumadan düzen verebileceğine inanıyor. İman işte, neye inanmışsa onunla yaşıyor… Yok denildiğinde yokluğu anlamıyor. Kendini bu dünyada var kabul ediyor, emanet olduğunu anlamıyor, bu yüzden de hep sahipleniyor. Nefsi ne derse, inandığından dönüyor. Güneşin olmadığı karanlıkları arıyor.
Yok geçen zamanın telafisi… İnsan zamana köle, onunla kurguluyor yaşamını nedense… Hatta saatler yapmış, koluna altın bilezik olmuş. Hatta bir işi olmadan bile onu kolunda hissetmiş. Sabah, akşam, uyku ve daha neleri icat etmiş… O kolunda ki yük ile başını eğmiş, kamburu çıkmış… Yaşlandığında baston bile ayıplanırken yahut yadırganırken hala o saati atmamış kolundan. Sanki ne zaman öleceğini bildiği bir zaman varmış gibi… Dönmüş saat gibi, nelerden dönmüş. Zaman onunla eğlenmiş… Öldüğünde ise alkışlamış! Sen döndün ama ben asla yolumdan dönmedim dermiş! Kolunda ki saat mirasyedinin eline geçmiş, antika diye bir yerlerde saklanmış. Bir gün değerlenirde var olurum, köşeyi dönerim diye!
Nefsine dur diyemeyenlere yuh demiş zaman. Öbür dünyaya biriktirdiği/kazandığı bir şeyi götüremeyenlere ise mekan gülmüş… Zamansız ve mekansız bir sonsuzluğun içine atılmış. Nefsi de bedeni gibi onu terk etmiş… Artık kimi sevmişse, kimin peşinden gitmişse, kime güvenmişse onun yanına varmış. Ortak kaderi paylaşmışlar… Orada çok ağlayan olmuş, az gülen!
Dönme desemde döneceksin biliyorum sözünden… Nefsin hep galip ve hükümdar sana. Elimden bir şey gelmiyor!
Saffet Kuramaz