Evrensel
değerleri cehaleti ve hırsıyla boğan insan
Bir
kitabı, içerisinde geçen bir cümleyle çözümleyemeyiz. Bir yazarın öğretisi ve
öngörüsünü bir kitabıyla tam anlayamayız. Tüm kitaplarını inceleyip, bütünlüğe
odaklamak gerekir.
Bir insanı da bir cümlesiyle yargılayamayız. Bu durum iyi
niyet, maddi gerçeklik arayışı ve adaletin tesisinden yoksun bir sosyal linç
girişimi olur. Bu tür yaklaşımlar; vicdana, yerleşik insani değerlere, hukuka,
ahlaka, bilime ve toplumun gerçeklerine aykırı bir kaosa hizmet etmekten başka
bir şey değildir. Her sözün; edebiyat, siyaset, hukuk, felsefe ve diğer
bilimlerde farklı bir değeri/tanımı vardır.
Söz sahibinin niyeti, hedefi ve beklentisini; onun
beynini ödünç alarak, zan ile ortaya koyamayız.
Suç teorisi, hukuk felsefesi, ceza hukuku, adalet
psikolojisi, suçun maddi ve manevi unsurları ve göstergebilim denen ve sürekli
gelişen bilimsel birikimimiz var.
Siyaset,
inanç, ekonomi, çıkar, makam ve ikbal gözlüğü ile olayları tartarak, bireyin ya
da toplumun geleceğini tehlikeye atmaya kimin hakkı olabilir? Çoğulculuk, hukuk
devleti, demokrasi, hukuk güvenliği, fikir ve ifade özgürlüğü, ifadeyi yayma
hürriyeti; birbirini tamamlayan zincirin parçalarıdırlar. Bir halkayı
kopardığımızda hepsi işlevsiz hale gelir.
Gramer, dil bilgisi, felsefe ve hukuki birikimden yoksun
olanların; bir cümle ile suçlu arayışında olmaları, daha büyük suç ve ihmalleri
öteleme çabası değilse, büyük bir yanılgı, cehalet ve gaflettir.
Hiçbir insan bir gecede kanser olmaz, bir gecede terörist
kimliğine bürünemez. İki kanaatin de bir geçmişi, evrimi, süreci, çıraklığı, artan
ve süreklilik arz eden belirtileri, delilleri, tanıkları, geçerli gözlemleri
olmalıdır.
Bilimsel
terazi, tutarlı bir zihin yapısı, kanaati onaylayan vicdani bir birikim, bundan
dolayı önemli ve terk edilemez bir ölçüdür. Bireylerin tek tek hem dar dairede şahsi,
geniş dairede toplumsal ve en üst hedef olarak evrensel bir gündemleri
oluşmayınca; günübirlik, yerleşik güç ve makamları korumaya yönelik yaratılan
suni gündemlerin hem öznesi hem de objesi durumuna düşürülebilmektedirler.
Kendisine
verilen akıl ve muhakeme gücünün sınırlarını zorlayabilse insan; mutluluk,
huzur, güven, etik ve estetik arayışlarının onu daha yüce hakikatlerle tanıştıracağı
kesindir.
Yürüyün, araştırın, arayın, sorun, sorgulayın, kıyaslayın,
okuyun, izleyin, gözlemleyin; kesinlikle bu koca yanılgılarla, yanıltmalara,
tuzaklara, kof ve sığ söylemlere gülüp geçeceksiniz.
“Çok okudum, dinledim, izledim, sordum fakat aradığıma
ulaşamadım. Değişen bir şey yok umutlu değilim” demek tutarsızlık ve öğretilmiş
bir çaresizlik olur. Oturduğu mahallede arayış içerisinde olan birinin; “ben
bulamadım Tanrı yok, inanmıyorum” demesine benzer bir duruma düşmüş olur insan.
“Tüm evreni dolaştın mı, olanlar arasındaki bütünlüğü,
gerekliliği, uyumu, nedenselliği keşfedebildin mi” diye sorarlar insana.
Yanlış
ve noksan yerde, yanlış yöntemle arayanın bulması elbette gecikecektir. Yabancı
kaynakları inceleme vaktimiz yetmez. Fakat unutmayalım ki; ülkemizde yaklaşık
beş bin yayınevi ve matbaa, ayda ortalama iki bin kitap yayınlıyor. Yüzlerce kütüphanemizde,
milyonları bulan kitap, dergi, tez, makale birikimimiz var. Elbette ki, hepsini
tarayıp okumamız istenmiyor. Buna gücümüz, zamanımız yetmez, gerek de yok.
Fakat bir insan elli yaşına kadar; edebiyat, felsefe, sosyoloji, tarih,
psikoloji, mantık, hukuk, fen bilimleri, davranış bilimleri, manevi bilimler,
inovasyon ve üretim alanlarında en az seçme bin kitabı okuması gerektiğine
inanıyorum.
Böyle
bir birikim ve donanımla yaşamı gözlemleyen kişi; meydan nutuklarıyla eyleme
geçmez, sürü psikolojisinin kurbanı olmaz, siyaset mühendisliğinin mağduru
olmaz, medya organlarının gözümüze soktuğu yanıltıcı bilgilerin dümen suyunda
yürümez. Algısı, bilinci, ölçüsü, ilkeleri ve süzgeçleri sağlamdır. Algıların,
mesajların, tuzakların kurbanı olmaz, gündemi kendisi oluşturur, yönetme
vekaleti alan politikacılara da bu birikim ve idealini aktarır. Yönlendirilen değil
yön veren olur. Rüzgâra göre yelken açmaz. Belirlediği yön ve rüzgârıyla,
yelkeni amaçladığı hedefe sürükler.
Aklı
başından alınmak istenen, iradesine pranga vurulmak istenen, zihinsel, bedensel
ve ruhsal bütünlüğü ipotek altına alınmak istenen topluluklar arasında olmamak
için bir öneri sundum.
Noksanlarım, hatalarım, yanlışlarım olabilir. Bilimsel
gerçek ve metodolojiyle yola çıkanlar; denetlenmeyi, yanlışlanmayı, eleştirilmeyi,
ilave önerilere açık olmayı da göze alırlar. Fakat aynı lisan, yöntem ve üslûp
ile iletilmişlerse. Ben bildiğimi
okudum. İhtiyacı olan ve önemseyen dikkate alır.
Herkes bildiğini okuma ve yazma özgürlüğüne sahiptir.
Toplumsal gerçeklik bunların çarpışması ve kıyasıyla ortaya çıkacak ve daha
verimli hale gelecektir.
Bitirirken daha adil, özgür, etik, tutarlı, duyarlı,
sağlıklı ve yaşanabilir bir dünya diliyor ve özlüyorum.
Samsun, 09.01.2021
Ali Rıza Malkoç