BREH MEN DÜDÜKÇÜLERİ
Zamanı behrin birinde bir Brehmen şehri varmış.Bu şehrin üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimi yaşayan cennet gibi bir şehirmiş.
Burada bir horoz, bir kedi, bir köpek ve bir de eşek huzur içinde yaşarmış.Bir sabah ahırın kapısı çalınmış.Eşek kapıya çıktığında karşısında dostlarını görmüş.
İçeri buyur edip geliş sebeplerini sormuş.Her zamanki gibi horoz ileri atılıp başlamış ötmeye...
-Değerli eşek kardeş! biz arkadaşlarla düşünüp senin sırtında yaşamaya karar verdik.Bizim artık iş yapmaya gücümüz yetmiyor.Senin ise güçlü, kuvvetli bir yapın var.
Bizim gibi yirmi tanesini beslersin. Ne diyorsun?
Eşek ufak bir beyin jimnastiği yapmış."Ulan! bunların hepsi on kilo gelmez.Yiyeceklerine gelince horozun yiyeceği bir avuç yem, kedinin yiyeceği bir dilim ekmek,
köpeğin yiyeceği bir teneke yal. Ben bunları rahatlıkla beslerim "hayvanlık öldü mü" diyerek dostların isteğini kabul etmiş.
Böylelikle eşeğin sırtında bir saltanat başlamış.Ama gelgelelim hesaplar eşeğin dediği gibi gitmemiş.Rahata alışan beleşül hayvanatın istekleri günden güne artmaya
başlamış.Horoz "sesim kısılıyor" diye kendine düdük istemiş, kedi ip yumağı istemiş, köpek ise altından kemik istemiş.İstekleri yapılmayınca eşeği vergiye bağlamışlar.
Kıl vergisi, yular vergisi, nal vergisi... derken eşeğin öpülmedik hiç bir yeri kalmamış.Bir taraftan horoz ötüyor, bir taraftan kedi miyavlıyor,
bir taraftan köpek havlıyor.eşeğin kafası hallaç pamuğuna dönmüş.Artık aklı selim bir şekilde düşünemez hale gelmiş.Saltanatın cazibesine kapılan "beleşül hayvanat"
sevgisini, merhametini; vicdanını, asaletini her şeyini ayaklar altına almış ve eşeğin sırtında olduklarını unutmuşlar.Üstüne üstlük eşeğin maaşını düşürmüşler.
emeklilik yaşını uzaltmışlar, aylık bağlama oranını 1/3 oranına çekmişler.Eşeğin ürettiği ürünleri elli kuruşa alıp tekrar eşeğe on liraya satıyorlarmış.
Aradan kazandıkları kârı kendi aralarında paylaşıyorlarmış.Olayı kimseye çaktırmamak için devamlı nara atıyorlarmış."İnsan hakları" "Demokrasi" "Adalet" "Özgürlük"
"Hakça paylaşım" ama gerçekte bunların hiç biri yokmuş.Birde eşeğin ismini hayvanatın algısına hakaret sözcüğü olarak kazımışlar.Eşek küçük bir yaştan beri
"sabret oğlum" " şükret oğlum" "Bunda da bir hikmet vardır yavrum" sözleriyle yetiştiği için bu olanlara bir anlam veremiyormuş.Hayatı boyunca her bokta bir hikmet
aramış.Ama ne yazık ki o hikmet bir türlü yüzünü göstermemiş.Sıfırı tüketen eşek kara kara düşünmeye başlamış.
Hani derler ya! "Kul daralmayınca hızır yetişmezmiş" işte bu söz kavlince Dünya’da enteresan bir olay olmuş.çin’in Ruhan kentinde "derdül kebir" yani Türkçe’si
"büyük dert" olan bir virüs hayvanat ağzına zıplamayı başarmış.Bu virüs önce ağıza giriyor, sonra boğazı tekmeledikten sonra ciğerleri emcüklüyormuş.Daha sonra doğru
eşek cenneti.Durumun vehametini, ciddiyetini anlayan sefahat içinde ölmekten korkan "beleşül hayvanat" anında tırs tırs ve yusuf yusuf olmuş.Bütün her yeri
kapatmaya başlamışlar.Camileri, düğün salonlarını, sıpaların çalıştığı randevu evlerini; cafeleri, meyhaneleri her tarafı kapatmışlar.Bu sırada eşek
bacaklarını ovuşturmaya başlamış."Ulan tam dinlenme zamanı geldi.Şu yıllardır yorulan kemiklerim biraz dinlensin" diye iç geçirmiş.Ama ne yazık ki her yerin
kapanmasına rağmen eşeğin bahçesiyle fabrikası bir türlü kapanmıyormuş.Kapanmaması şöyle dursun bir de eşeğin alnına her sabah lazer tutuyorlarmış.Bir böyle,
iki böle, yüz böyle eşek iyice gıcık olmaya başlamış.Eşek tam da "Ben bittim Sedat Abi" dediği anda bir mucize gerçekleşmiş.O her sabah tutulan lazer eşeğin
çakralarını açmış ve eşek inanılmaz bir aydınlanma yaşamış.Yavaş yavaş kendi gücünü keşfetmeye başlamış.Akşam çayını içerken biricik toynağını şakağına
dayayıp uzun uzun tefekkür etmiş.Ertesi günü "beleşül hayvanatı" toplayıp yeni kararını açıklamış.
-Arkadaşlar! ben artık çalışmayı bırakıyorum. Herkes kendi başının çaresine baksın, haydi eyvallah!.
Aradan bir süre geçtikten sonra şehirde huzur kaçmaya başlamış.Horozun yemi, kedinin sütü, köpeğin maması bitmiş.Malaklarını, civcivlerini kolejlerde okutamaz
olmuşlar.O güzelim saltanat bir anda cehenneme dönmüş.Yaptıklarından pişman olup bir mayıs sabahı eşeğin kapısını tekrar çalmışlar.
-Eşek kardeş! sen olmasan biz açlıktan birbirimizi kemiririz.Biz eski özelliklerimizi kaybettik.Kedi artık farelerle dans ediyor, köpek kurtlarla sevişiyor,
horozu sorarsan bütün tavukları boşadı.Can senin elinde etme, eyleme.Bundan sonra sırtına binmeyeceğiz.Anladık ki bizim hırsımız midemizin büyüklüğünü sollamış.
Hep birlikte dostça kardeşçe yan yana, can cana yürüyeceğiz.Birbirimizin hakkına, hukukuna sahip çıkacağız.Birimiz neyse hepimiz odur.
Böyle cilalı sözlere alışkın olmayan eşek hayretle horoza sormuş.
-Ben pek anlayamadım, nereden öğrendin bu güzel sözleri?
-İnsan Hakları Beyannamesinden çevrim yaptım eşek kardeş.
Eşek cahal olduğu için Çevrim kelimesini devrim olarak anlamış.
O günden sonra bütün canların yan yana ve can cana yaşamasına devrim adı verilmiş.
İnternetiniz kotasız
Devriminiz(pardon) çevriminiz hatasız olsun
Hırsımızı mide büyüklüğüne indirdiğimiz günlerde buluşmak dileğiyle...
Ahmet Çiftci 06-03-2021