İnsanoğlu birbirini öldürmeye alışmıştı. Ha bire öldürüyordu. Alman Rus’a, Rus Afgan’a, Afganlılar İran’a, İranlı Türk’e, Türkler Çin’e, Çinliler Japon’a, kılıçları bilemekteydi. Dünya insanlığı cehaletin pençesinde can çekişiyordu. Ölenler şehit, öldürenler kahraman olarak ödüllendiriliyordu. Bu kısır döndü binlerce yıl devam etti.
15. yüzyıla gelindiğinde İtalya’da manyağın bir tanesi insanlığın beklemediği, sıra dışı bir şeyler haykırdı…
“Ulan oğlum! Bu zamana kadar birbirinizi öldürmenin ne faydasını gördünüz. İnsanlığı yaşatmak için uğraşsanıza. İnsanlığın canını siz mi veriyorsunuz”?
Bu enteresan fikir kısa sürede Avrupa’nın dört bir tarafına hızla yayılmaya başladı. Daha sonra insanlık bu fikre “Rönesans” diyecekti. Ve bu akım yılarca din engeliyle karşılaştı. Toplumları tahakküm altına alan “Dini liderler” saltanatlarının ellerinden gideceğini bildiği için bu akımla canla, başla mücadele ediyordu. Rönesans sayesinde Avrupa’da bilim, sanat, felsefe hızla gelişmeye başladı. 17. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde “Adam Smith” ilk olarak kapitalizmin temelini attı. Daha sonra kendisi bu fikirle fazla ilgilenmedi. Bütün bu gelişmeler olup biterken dindar ve çağdaş mücadelesi devam ediyordu. Bu durum “Fransız İhtilali” ne kadar dayandı. “Fransız İhtilali” Avrupa açısından bir dönüm noktasıydı. Dindar ve çağdaş mücadelesini çağdaşlar kazanmıştı. 18, yüzyılın ortalarına gelindiğinde Alman bir felsefeci olan “Karl Marx” “Adam Smith” in teorisini ete, kemiğe büründürdü. Ve bu şekilde kapitalizmin temelleri sağlam bir şekilde atılmış oldu.
“Karl Marx”a göre; üretim günden güne çoğalacak ve bu ürün çokluğu fiyatları düşürecek bu sayede tüm insanlık bu refahtan faydalanacaktı. Bundan sonra savaşlar cephelerde değil ekonomik olarak yapılacaktı.
Her şey güzeldi, hoştu ama “Karl Marx” insan hırsını hesaba katamamıştı. Bu gelişim aynı zamanda tekelleşmeyi beraberinde getirdi. 19. Yüzyıldan itibaren bu sistemin işleyişi kanıtlandı. Yalnız bu sistemin dünyaya entegre edilmesi gerekiyordu ve karşısında iki tane tehlike vardı.
1-Şeriat 2- Komünizm
İlk hedef şeriattı. 18, yüzyıldan itibaren İngiliz parasıyla ayakta duran Osmanlı İmparatorluğu kısa bir sürede ortadan kaldırıldı. 19. Yüzyılın sonlarında komünizm sistemi de patlatıldı.
Bu süre zarfında Avrupa çoktan kendi baronlarını doğurmuştu. Ve bu baronlar artık devlet satın alabilecek güce erişmişlerdi. Dünyanın her tarafında istediklerini yaptırıyorlar.
2000 li yıllar “Milenyum” olarak kabul edildi. Bu tarih baronların dünyayı teslim aldığı tarihtir. Bu tarihten önceki eylemlerin ve söylemlerin hepsi çöpe atıldı. İdeolojiler ve dini örgütler oy toplama merkezi haline getirildi.
Bugün etrafımızda görüp görebildiğimiz her yenilik “Rönesans”ın ürünü ve aklın zaferidir.
Bizler ufak hesaplarla her ne kadar birbirimizi boğazlasak bile hepimiz aynı güce hizmet ediyoruz. Sağlığımız, ekonomimiz, geleceğimiz; yiyeceğimiz, giyeceğimiz tamamen bu baronların tekelinde.
Tarkan’ın kasetlerini çıkaran adamlarla Cübbeli’nin kitaplarını basan ve insülin iğnesini tedarik edenler aynı adamlar.
BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?
( Büyük Resim başlıklı yazı çiftci baba tarafından 21.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu