.
.
Dere tepe düz gittim…Diyen masallar kaldı mı? Hani kaf dağı hikayeleri… Hani imkansızlar bile konuşulmuyor. Sanki Mars yanı başımızda, güneş bir adım ileride… Sanki her olması imkansız gerçek oldu. İnsana hizmet edenler robotlar araba alır gibi imal edildi… İnsana ne heyecan veriyor, yüksek hız mı, yalan mı, korku filmi mi, onun bunun çektiği filmlerdeki avatarlar mı? Kim ben heyecan arıyorum diyor ki? Hayat plansız ve programsız akıp gidiyor. İşte orman yangınları, o tek düze giden hayata dur diyen tek gerçek. İçinde yanlış bile olsa, sorgulanan hayat ve senaryolar. Ne enflasyon, ne korona, ne olimpiyatlar, ne aşırı sıcaklar… Her gün gündemi değiştiren bir haber var… Sırada orman yangınları!
Dağların ardına gizlenen, kötülükten kaçan yedi uyuyanlar var. Uyanırlarsa, gündemi iyi yönde değiştiriyorlar. Onlar değişmeyen insanlıktan daha güçlüler. Mekanları dağın içinde gizli, güzel bir günün gelmesine ayarlanmış alarmları! Ortaya çıkmıyorlar. Hani çıksalar insanlık öcü görmüş gibi korkacaklar, bu sefer onları yok etmek için çaba harcayacaklar, iyiliği bile unutmuş ya insanlık… Tıpkı terörü destekleyen partiler gibi… İnsanı öldürmeyi bir oyuncak gibi gören, zevk alan ve heyecan duyan insan vari ruhunu satmış beşerler. Terör bitse, başka bir oyuncak hazır belki de… Ona direnmeye ve bu oyunu yok etmeye niyetlenen olmadıkça onlar da uyanmayacaklar. Tıpkı savaş olduğunda, konu Allah davası olduğunda, savaşta yardım eden şehitler gibi, yedi uyuyanlar… Allah isterse, her şeyi yaratır ya da yok eder, istediği askeri istediği kimseyi önder kılar. Ancak bunu yapmak istemiyor. Çünkü insanların bu iyilik üzerine kurgulanmış yaşamı kendilerinin istemesini ve kurmasını sabırla bekliyor. Bunu tesis eden Allah dostları oluyor, ebedi hayatın en güzel insanları… Yapmayanlar ise, ebedi hayatın yangınları-Orman yangınları!
İçimizde kötülüğü yok etmedikçe, kirlenen her şey daha da kirlenecek ve kokuşacaktır. İçimizde kötülük yaşatmıyorsak, dışımızda kötülük nasıl yaşasın ki? Biz kötülüğü yok etmek yerine, bencilce ve sadistçe kendi hayatımızı yaşıyoruz. Yaşarken orman yanıyor. İnsanlar ölüyor… İnsanların hayvanları… Orman canlıları… İçimizde ki kötülüğü ve vurdumduymazlığı tartışacağımıza bunu kim yaptı, yapan kimse teröristtir dedik. Hatta şüphe duyulan kişileri linç etme aşamasına geldik. O orman yanmasaydı ve bu acılar yaşanmasaydı, bu kötüye karşı savaş canlanır mıydı? Bu insanların bazıları mültecileri konuşurken, onları eleştirirken…. Bolu Belediye Başkanı mültecilerden on kat daha fazla su parası alacağını söylerken, şimdi bu orman yangınları ile bir çok insan mülteci durumuna düştü… Onlar gibi parasız, gelecekleri olmayan, karanlık bir tablonun içinde, yandıkça orman, karardı hayatları…
Dağın ardına gizlenmiş iyiler-yedi uyuyanlar. İnsanlar değişimin farkına varıp uyanmazlarsa da uyanacak gibi görünmüyorlar. Ormanlarımız bu arada yanmaya devam ediyor. Gözlerimiz yeşil yerine karanlığı, karanlığın üzerine çökmüş ne kötülüklerin yaşandıklarına şahit olacaklar… İnsanlık uyumaya devam ediyor. Kıyamet gelsin diye yaşama ısrarının kime faydası var ki…Zararın neresinden dönersek kardır. Sizce uykudan uyanmalı mı yedi uyuyanlar… Fakat onu uyandıracak insanlığımız nerede? Okus pokus diyerek olmuyor bu işler, maalesef!
Saffet Kuramaz