Üstelik renksiz
bir duvar aslında
aramız
gökkuşağı gibi yakın gibi uzak
aramızda sessiz
anlamadım anlamadığını
dokunamadığımızdan renklere ve
konuşamadığımızdan sessiz
siyah
sessizdir
beyaz
gelene kadar
hep dokunmak istediğindir yaşamıma ve
ördüğündendir istediğin duvarı
iyi karıştırıldığından değil harcı
sağlam olmaz dokunmadığından
çay
kaşığından bir yüzük
gümüş değil şekerli
karıştırmak için değerli
kenarında
naparsın
gölgene edersin utanmadan
avuç avuç gökyüzü
ağlarsın utanarak
ibadet dediğin aynada
kızarmaktır yanak yanak
söyleyemediklerimi yada söylemeyeceklerimi
yazarım kırmızıyla
dayanır duvar arsız
Dudak
rengiydi öpemediğim söz
Dudağından kalan iz
Dudağımdan dünya yarattığım
polis gelir boyutçu sadık karanlık
ben duvara yaslanmışım
hem de mahcubiyet şakağıma sıkılmış
susarım
hem de itiraf edemediğim aşk
sorguda aleyhime ayna
bir
kez baksan görürsün kendini
kendimde
kolay her şey senden yana
önceden yargılı
karamsar giyimli gece sorar
nedir bu duvar
aramızda
ki
açığa çıkmasın yaramız
boyutsuz severim ve
hayallerimde dünya duvarsız
her yere düştüğümde ellerimde zafer
yoksa nasıl kalkardım
ellerimin üzerine
bir de çok yaşadım senden önce sandığım
ya da sinmişsin gölgesine benden sonrasının
aldandığım
tüm
siyah boyaları kullandım
bitsin diye gölgeler
hatta üşürsün
bir kenarına duvarın
sığınırsın
söz
edemediğim sevgimi
yakarken sen
ellerini hep sevdim
uzat kıvılcımlarıma
taşlar dökülür gözyaşı gibi
toz toz duvar kalır
üstelik renksiz
bir duvar birde
bir türlü esmez rüzgar
ben
olmadığında varım
olduğunda yok olmamak için
aramızdan duvar yıkılsa
altında kalsa dünya