İsterler ki dünya denilen bu yarımküre de ben olayım arzularım olsun sizler ölün de dünya genişliğinde yolum olsun evim olsun kurulmasın yüreğime barikat…
Aşkın tarifini sorsalar “beni kör kuyularda” derdim çünkü aşk kolay değil günümüzde yer
Paspasına dönüşmüş ilişkiler cıvık kolay değil bir adamı evcilleştirmek kaç yerinden yara alır
İnsan çünkü ona pompalanmıştır erkeklik tiradı sevmek hangi yaralara merhemse oradan
Başlamak lazım önce iç açılarına bölmek lazım aşkı gerçek bir duygu mudur birileri tarafından
Bol cevizli bir baklava gibi mi sunulmuştur bilmiyorum bazen kandırır insan kendini âşık oldum
Ama neye kime çünkü ilahi aşkta vardır işin içinde bir kitabı çiçeği böceği seversin bu kuru kuruya
Aşktır bir yaratana bağlanırsın karşılıksız imanla bu da ilahi aşktır işte…
İyi bilirim gözleri mimlenmiş bir yavru kedinin kör kuyularda iniltisini açığa çıkmak ister ama gücü yetmez dışarda yalvaran bir anne vardır…
Onu oradan alıp çıkaran da bir ilahi güçtür aslında insanoğlu çok nankör şiddet dili olmuş kan damarlarına ondan besleniyor. Geçmez acılarına onunla umut oluyor telafisi mümkün olmayan yaralar açıyor insan yüreğinde beyninde, saf duygular nezdinde yalan talan oluyor…
Zaman soluklarında insan kendinden geçiyor her acı bal hükmünde her yaraya kabuk oluyor
Teninden ıslak bir günün ardından sığacak yeri eriyor bakışları mimlenmiş çapraz ateşe tutulmuş sanki gözleri şimşek çakmış yüreğine…
Bilmesem görmesem derdim geleyim gittiğiniz yerlere kanat açayım bu naçar yalnızlık sokaklarında bahtı karalanmış bir çocuğum ben bir anne önüm sıra ağlayan bu kör kuyular acımasız Yusuf’un gayyaya atıldığından beri kaç yere çevrelendi kaç duvak düştü telinden kumlara…
Şimdi yürek rıhtımımdayım…
Kör kuyular masallarda kalsın…