../
Yere düştüm… İnsan düşerde başına gelmedik kalır mı? Hayret edilecek olanı, bana hiç bir şey olmadı. Kalktım ayağa… Şaşkınım! etrafımda kim yok ki, zengini fakiri, çullusu çulsuzu, ayyaşı aklı başındası… Düşmeden önce derdimi anlatıp da beni dinlemeyen kim varsa yanımda, merak içinde, yardımsever oldular. Telkinler yapıcı, diller o kadar tatlı, vaatler başımı döndürüyor. Yoksa diyorum öldümde cennette miyim? Hani ateş falan yok sağımda solumda o yüzden cennet dedim, nerde bunu hayal etmek bile, umudumu da kesmedim. Yok, ben dünyadayım hala…Bu etrafımda ki insanlar da benim gibi hala yaşıyorlar… Neye inanayım aklımı yitirmek üzereyim.
Hani biri ölse, meyhane önünden tabutu geçse, herkes içkiden vaz geçer ve tabutu taşımak için nasılda yarışırlar. Hani ayyaştılar, düşünemezdiler, kimseye yararları olmazdı? Oluyormuş meğerse…
Hani silahı eline alıp etrafında terör estiren birisi, dinini düzgün yaşayan birini görse… Haksız kazandığı ne varsa o kişilerin önüne dökmek isterler. Hatta silahını göstermekten utanırlar. Öylesi özenerek bakarlar ki, keşke bende böyle olabilsem gibi… Ama asla o yolun yolcusu değildirler. Hatta başkalarını öldürürken acı çekmeyen bu kişiler, sevdikleri ölse ağıtlar yakar, intikam sözleri dillerinden düşmez. Hiç öldürdüklerinin böylesi yanmış sevdikleri var mı düşünmezler bile.
Kişi zekat, sadaka vermez zorlasan… Dinden soğurum der. Dinde sanki zaaflar varmış gibi kötü dille dindarı eleştirir. Bu kişi yaşlı birini görse, yahut aç kalmış bir köpeğe rastlasa hiç düşünmeden cebinde ne varsa verir. Hani bencildi, hani paraya tapardı… Hani dine bu yüzden küfrederdi… Hani para verirse geri zekalı olurdu?
Ben düşmeden önce, kapı kapı dolaştım açım dedim, sizden sadaka istemiyorum, iş verin çalışayım dedim. Ne diller döktüm. Nuh deyip peygamber demediler… İşte sokağın ortasına düştüm. Yığıldım kaldım. O dil döktüklerim yanı başımda, istemeden neleri varsa vermeye, yardım etmeye koştular. Beni hastaneye taşıdılar. Adresimi aldılar. Yardım sözü verdiler… Ama ben rol yapmıyorum ki? Ben dilenci değilim ki? İnsanın başına her şey gelebilir… Gün gelirde düşer de! Yinede şükrettim. Allah’tan düşünce beni tekmelemediler. Beni ayağa kaldırdılar…
Yıllar önce Kuşadası’na aldığım serçeyle gidiyorum. Acemi şoförüm. Afyon ili Dinar ilçesine gelene kadar her şey yolundaydı. Yukarıdan aşağıya hızla giderken ani bir virajla karşılaştım ve araba savruldu ve takla attı. Allah’tan emniyet kemerimiz takılı idi. Böylesi düşmüşken, kazayı gören etrafımıza doluştu. Hurdaya dönmüş arabayı ayağa kaldırdılar. Hemen polis geldi… Kasko için tutanak tuttular, hastanede kontrol yapıldıktan sonra bir çekici çağırdılar… Hatta bildikleri bir tamirciye de yönlendirdiler. Dinarlı bir aile, evine davet etti… Öyle hızla araba tamir edildi ki, akşam beşte yine yola çıktık…Gecenin on birinde de adadaydık…
Hani düşenin dostu olmaz diyorlar ya… Buna inanmayın. Bizim insanımız, hangi kılıkta olursa olsun, koşuyor ve kaldırıyor. Düşenin dostu her zaman var. Burası Türkiye… Benim güzel vatanım. Hani bir çok kez yurt dışında yaşamak üzere düşüncelerim oldu, yetişmiş elemanım, dil biliyorum, yordam biliyorum ya… Olmaz diyende olmadı ama yurt dışı çok para vermesine rağmen bu insanlığımızın varlığından dolayı cazip gelmedi… Bu ülkeyi ne kadar bölmeye çalışsalar, ne kadar düştü deseler bu yüzden ayağa hemen kalkıyor ve toparlanıyor. Düşman bu manzaraya şaşıyor doğrusu. Hatta darbeciler ve yandaşları da… Biz dualanmış ataların evlatlarıyız. Ne kadar kötü olsak içimizde kalan güzel zerreler bizi adam gibi adam eder. Borsayı yükselttin, dövizi hatta altını… O yükselttiğiniz dağın altında siz kalırsınız. Bizimle uğraşmayın, hele ki ekonomik yönden. Biz düşeriz ve etrafımız bir anda yardımsever insanlarla dolar… Dolmaz mı, dolar… Şaşırmayın!
Ne mutlu Türküm ve Müslümanım diyene…
Saffet Kuramaz