Yeşilken dallarında tararken hakikati
Lal olmuş dudağında yararken barikatı
Savrulur yaprakları ararken tarikatı
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Beti benzi solmuştur dolunayken mahinur
Geceyi gündüz eder sarar bir yanını ur
Yelin hışmına uğrar engel olmaz hiçbir sur
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Yaşlanmış duyguları çaresiz gözyaşları
Zamana yenik düşmüş eğer durur başları
Yıkılmaya yüz tutar oynar temel taşları
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Ne tanıdık dünyası ne süslüdür abası
Aynı havadan solur kibarı da kabası
Ne onu övene yar ne de boşa çabası
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Nasıl elveda der ki acısına tiryaki
Alışkanlık dostudur sürecek sanır baki
Her inleyişte dur der çölde mecnundur sanki
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Dalına dönmeye can atar olunca buhar
Köküne kul olacak her geldiğinde bahar
Kışın hep hüsran olur olurum dese kahhar
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Artık son sözlerinin kalmamıştır manası
Dönse de dallarına kapanmıştır vanası
Olmuştur artık tohum teslim etmiş anası
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen
Saffet Kuramaz
Tohumlarda muzdarip isyanlarda hepisi
Genlerine dokundu şeytanların derbisi
Doğar elbet bir nesil yeşertirse Rabbisi;
Kendi gibi düşünen kendi gibi üzülen ———> Mustafaoğlu