Doğrusu merak ettim, diğer kanallara da bakayım belki orada
açıklanır diye düşünerek, haber kanallarını dolaştım ama hepsi aynı durumda.
Yıllarca beklemeyi kanıksamış olan ben bu duruma katlanamıyorum. Sanki tek bir
seçenek var, ya da hepsi tek bir kanal. Çıldırmak üzereyim ama yapabileceğim
bir şey de yok. En iyisi güvendiğim bir yeri açıp beklemek diyorum.
15 Temmuz, soruşturmalar, sınırlarımızı aşıp patlayan
füzeler, yakalanan canlı bombalar, hırsızlıklar, cinayetler, ölümlü kavgalar…
Daha önemli ne olabilirdi ki? Ha bir de haber aralarına sıkıştırılan uzun metrajlı
reklamlar. Aciliyet gerektiren bir haber olsa önce onu yayınlarlar diye
düşündüm.
Meraktan başım çatlamak üzere. Sanki İstanbul’da yolundan
çıkan metrobüs gelip başıma çarpmış. İlaç almaya da gidemiyorum haberi
kaçırmamak için.
Nihayet “Şok haberi açıklıyoruz” diyen ankermanın sesi
geliyor ama görüntüsü yok. Ekranın ortasında tablete benzer bir şey var. Tüm
ekranı kapladığı için büyüklüğünü kestirmenin de imkânı yok. Yaklaştım
televizyona o da ne ovalarda başıboş koşan yaban atları gibi arkalarında toz
bulutu biriktiren bir reklam furyası başlamış. Şok haberimiz tozlar içinde
kalmış. Sabrım taşmak üzere bir kova su sanki. Normalde çoktan kapatırdım
televizyonu ama inat ettim bir defa bekleyeceğim. Çalan telefonu bile açmadım.
O anda toprağın karnı guruldasa, oturduğum evi hıçkırık tutsa yine yerimden
kalkmayacaktım.
Sonunda ışık gösterileri ile birlikte haber başladı.
Sunucunun yanında orta yaşı geçmiş sade bir Anadolu kadını oturuyordu. Ürkek ve
utangaç bir şekilde önüne bakıyordu. Kısa bir selamlaşmadan sonra sunucu kadına
dönüp; önce ekranda görülen bu aletin adını sonra ne işe yaradığını, hangi
amaçla icat ettiğini sordu. İcat ve masum utangaç bir kadın, ne alaka şimdi?
Kadın tavrını bozmadan masanın üstünde duran avuç içi büyüklüğündeki
tablete bakarak konuşmaya başladı.
İcat ettiğim bu aletin adı: Tabçip. Cevapların sırasını
değiştirmek istiyorum önce izninizle diyerek devam etti. Aslında çok iyi
niyetli olsam da sağlığım konusunda biraz sorumsuzum. Yaşım gereği birçok sağlık
sorunları yaşıyorum. Sorumsuzum dedim ya, ilaçları zamanında almayı unutuyorum,
bitince gidip doktora yazdırmaya gitmiyorum. Defalarca aile hekimimiz yoldan
geçerken beni çağırmıştır. İlaç bittikten sonra gidince haliyle doktorlar da
kızıyor, sürekli alman gerekir ara vermemelisin diye. Haklılar ama ben her
zamanki gibi kızıp bir daha o doktora gitmiyorum. Onun için de böyle bir şey
yapmayı tasarladım.
Küçük bir cep telefonu kadar bu tablet ama çok işlevli…
Öncelikle üst kısmında gördüğünüz bu küçük kanca sayesinde kişi boynuna kolye
gibi asıyor. İçine yerleştirdiğim işlemciler sayesinde kalpte herhangi bir
farklılık olduğunda, tansiyonu çıktığında, bayıldığında vs. aletimiz hemen
algılıyor ve en yakın ambulansa bağlanıp yer konumlarını ve hastalığın durumunu
bildirip hastanın bir an önce en yakın sağlık kurumuna ulaştırılmasını
sağlıyor.
Önce bunu, sonra da yetmeyeceğini düşünüp yeni eklentiler
yaptım. Gördüğünüz gibi yan tarafında küçük bir tüpü var. Ve sürekli küçük
cebinizde taşıyabileceğiniz sensörlü enjektörler var. İğnenin ucu deriye temas
ettiğinde sensörleri damarın yerini buluyor ve kolayca, tek seferde kan
almanızı sağlıyor. Aldığınız kanı yan taraftaki tüpün içine boşaltıyorsunuz
dakikalar içinde bütün kan değerlerinizi ölçüyor. İşlem sonunda kullandığınız
tüpü çıkarıp yenisini koyabiliyorsunuz. Şimdilik sadece kan tahlili
yapabiliyoruz, gayta kültürü ve idrar tahlilleri için de ek yapmayı
düşünüyordum ama vaz geçtim kötü kokar diye..
Tabi ki ben bunları kendi rahatsızlıklarıma göre yaptım,
çok eksiği olabilir daha. Önce kullanmak zorunda olduğum ilaçların listesini
ekledim. Saati gelince küçük titreşimlerle haber veriyor ve ekranda ilaçların
adı yazıyor. Diyabet de önemliydi onu atlayamazdım. İnsülini sıkıştırıp her
dozunu bir zerre haline getirip aletimin içine yerleştirdim. Kan şekerim
yükseldiğinde tek zerre anında deri yoluyla kana ulaşıyor ve şekeri normal hale
getirebiliyor. Artık istediğim kadar kadayıf ve baklava yiyebiliyorum. Benim
için gerekliydi, gençliğimde bulup da yiyemiyordum şimdi ise hastalanırım diye…
Kadın tablet görünümlü şeyin arkasını çevirdi. Katlanmış
halde duran 1 TL büyüklüğünde bir ek varmış, onu göstererek bu parça X ışınları
üretip yüklüyor cihazıma. Ağrıyan yerinize tutuyorsunuz ne varsa gösterip
gerekli sağlık birimlerine yönlendiriyor. Diziniz ağrıyorsa tutuyorsunuz üstüne
kırık mı, çıkık mı, kas yırtılması mı var bildiriyor. Sırtınızda
gezdirdiğinizde ciğerlerin durumunu bildiriyor. Hatta böbrek ve safra kesesi
taşlarını bile gösterebiliyor.
Bu kadarını becerdim, deneylerim hep olumlu sonuçlandı,
patentini de aldım. Şimdi bunu satıp elime geçen parayla başka bir şey
deneyeceğim. Fazla açıklamak istemiyorum ama bu yeni çalışmam hem bayanların
hem erkeklerin işine yarayacak, memnun olacaklarına eminim.
Kadın susmuştu, kimdi acaba bu kadın, ismini bile
açıklamamıştı. Tam bu arada sunucu kadına kendisini tanıtmasını istedi.
Kadın gülerek cevap verdi: Garip bir şairim, hayallerle
yaşıyorum. Adım; Afet Kırat.
Bu benim hayalimdi elbette; ama olmaz demesin kimse.
Denizaltı icat edilmeden asırlar öncesinden "Denizler Altında 20000 Fersah" hayal edilip yazılmamış mıydı?