Siyasi oyunların içine düşenler, Türk Milletinin tarihi boyunca hep zararına işler yapmıştır. Sayfalar dolusu kitap yazılabilir.Az çok önceki yazılarımdan anlamışınızdır. Siyasetçileri bu yüzden pek sevmem. Kusuruma bakmasınlar ama gerçekler ortada. Milleti kandırabilirler ama beni ve benim gibileri asla kandıramazlar.

Şimdi nereden çıktı böyle bir yazıyı yazmak diye düşünmeyin. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri, hem yakın tarihi ve tüm kurulmuş hükümetlerin yaptıklarını araştırdım. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı dönem hariç, bütün hükümetlerin artılarının yanında eksilerinin daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır.

Her türlü konuda araştırma yaparsan yap bu böyle çıkıyor. Dünyada eşi ve benzeri olmayan bir kurtuluş savaşından kurtuluyoruz. Hemen akabinde hiç bir millete nasip olmayan müthiş kararlılıkla alabildiğine devrimler yaptık. Yoktan var olmaya çalıştık. Elde avuçta hiç bir şeyi olmayan bir devlet bütün dünyayı dize getirmişiz.

Dünya devletleriyle siyasi, ekonomik, her türlü konularda yapılan görüşmelerde Atatürk'ün duruş ve tavrını, ondan sonra gelen hiç bir siyasetçi sergileyemedi. Bütün avrupa devletleri bize yaranabilmek için sıraya girdiler. Toplantılarda bütün devlet görevlileri hal ve hareketlerini Atatürk'e göre ayarlamak zorunda kaldılar.

Atatürk'ün bu tavrı zamanla bütün Avrupa ülkeleri, Rusya ve Amerika dahil, hepsinde tedirginlik yaratmaya başladı. Dünya milletleri üzerinde ki bu Türk'lük baskısı nasıl kırılmalıydı. Burada daha önceden yazmış olduğum İngilizin oyununa geldik yazımda biraz bahsetmiştim.

İngiltere'de alınan bu kararlar Türkiye ve Türk dünyası üzerine nasıl uygulamaya geçilecekti. Hani bir laf vardır. "Su uyur düşman uyumaz" diye. Düşman hiç bir zaman uyumaz. Sahneler değişebilir. Ne kadar sahneler değişse de düşmanın senin hakkında ne oyunlar çevirdiğini bilemezsen işin zor demektir.

Burada en kötüsü ise içeriden işbirlikçilerin çoğalmasıdır. İşbirlikçiler Türk'lük var olduğundan beri vardır. İşbirlikçilerin vatan haini olarak görmediğimiz bir anayasamız olursa bunlarla baş etmemiz de zorlaşır.

Siyasi oyunları anlamak o kadar zor bir durum değildir. Milletin gözü önünde televizyonlarda şov yaparak gerçekleri saklamak çok basittir. Hele son zamanları siyasetçilerimiz dünya milletlerinin siyasi oyunlarına çok çabuk düşüyor. Bunu ispatlamak ta çok basit.

Dış ilişkiler hususunda devletçilik kavramının özüne uyularak başımız dik, taviz vermeyen hal ve haraketler sergilememiz lazımdır. Bu gün ne söylenmişse aynen arkasında durulup tavır değiştirmeden kararlı olmalıyız. Devlet adamlığı ile siyasi kimliği karıştırırsak hiç bir zaman başarılı olamayız.

Buna bir örnek vererek yazımı noktalamaya çalışacağım. Yakın zamanda Kuzey Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçirme olayı olmuştur. Askeri bir konuda devreye siyaset girerek Türk Milletinin gururu ayaklar altına alınmıştır. Orada görev yapan askerlerin görevi neydi. Görev yaptığı yerin konumu neydi.

Uluslar arası yapılan antlaşmalarda hiç bir ülke hiç bir ülkenin ataşeliğine giremez. Nasıl savaşta hastanelere dokunulmuyorsa, bu da böyle bir durum. Savaş olurken ara verilir, bu arada her iki taraf ölülerini toplar, ihtiyaçlarını giderir, bu esnada kimse kimseye bir şey yapmaz işte böyle bir durumdur.

Bu örneğe benzer binlerce örnek var. Türk'lüğün itibarı ayaklar altına alınıyor bizimkiler ise yani siyasetçilerin düşündüğü veya maazeretlerine bak. İki ülke arasında ki ilişkiler zedelenecekmiş. Zedelensin be kardeşim. Orada bulunan asker zaten ölmeye hazır. Emri kısmakla hergün öldürmeye mahkum ettiniz bizleri.

Siz siyasetçiler siyaset yapın, devlet adamlığı konularında devlet adamı olun. Atatürk gibi tavır sergileyin. Ne çabuk unuttunuz tarihinizi. Çanakkale'de Atatürk'ün askerine vermiş olduğu emirleri. Ne dedi biliyormusunuz "Ben size ölmeyi emrediyorum" dedi. Bunun ne anlama geldiğini biliyormusunuz. Bilseydiniz o emri kısmazdınız ve o askerler orada ölürlerdi. Bu milletin de itibarı düşmezdi.

Bana bir görev verilmişse ben o görevi yerine getirmek zorundayım. Devlet için, Vatan için, bayrak için, toprak için, kur-an için ve Allah için ölmeye hazırım. Siyasetçiler siz bunları bilmediğinizden bu işlere karışmayın. Siyasi oyunlar için pisi pisine ölmek istemiyorum.

İşte bu yüzden siyaseti sevmiyorum. Bu tür oyunlar bizi içerden parçalar. Birbirimize düşman oluruz. Allahını severseniz siz önce devletçilik kavramını bir öğrenin. Türk Milleti adına yalvarıyorum.


02.04.2010

( 162- Siyasi Oyunları Sevmiyorum başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 3.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu