.../


“Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatırcı şeylerden ibarettir.” Âl-i İmrân Suresi - 185 .


Hani üç yıl sonra kendisini bir yerde, emelinde, dünya hazinesine kavuşmayı görmek ister, hayallerine kavuşmayı ister ama kimse üç yıl sonra mahşerde olacağını düşünmez. Ölümü aklına getirmez. Bir gün öleceğiz, bunun inşallah’ı maşallah’ı yok. 


Hayaller değil mi en güzeli bizim olsun diyen heveslerde… 

Kurtulmak değil mi tenimizde büyüyen habislerde…

Ya ruhta? 


Bir nefes sonrası bedenden kurtulan ruh nereye gidecek ki? Bunu neden insanlar merak etmez ve düşünmez ki? İnsan ölünce yok olacağını mı düşünür ki, sonsuz hayatına bu kadar duyarsız yaşar ki… Hayat bir deniz kenarında sultanlık yaşamak mı ki tatili düşünür ve o günü hayal eder…İş olmasın aş bol olsun taş elmas olsun diyen bir hayal gerçek olsa insan bundan ne kazanabilir ki? Sonuçta doyumsuzluk başka bir aşk dolu dünyalığı aratıp durmaz mı? Bu dünyada ne insanı doyurur ki… Ölümden başkası!


Bir yakını ölenin çaresizliği … Ağlamaktan başka umudu olmayan yalnızlığı! Sevdiğinin dünyaya geri dönmesi için neler verirdi oysa! Ancak ne umutları, ne zenginliği, ne duaları öleni geri getirmiyor. Hatta sen neymişsin diyenler, yağcılar, menfaatçiler… O anda etrafında olmuyor. Ölenin acaba bu anı yaşayacağı aklına gelir miydi? Hayallerinde yaşattığı sonsuz hayatın şifrelerini araştırıp, hayatını ona göre dizayn edeceği bir planı var mıydı? 


Şüphesiz bu dünyada yaşamak için elimizden geleni yapacağız ancak onlarca yemeğin olduğu bir sofrada nasıl ki hepsini yememiz mümkün değilse… ancak doyacağımız miktarı yiyeceğimiz bir gerçek o sofradan israf etmeden kalkmanızı sağladığında, ten rahatlar, ruh doğruyu düşünürse… Yaşayacak kadar yemek ve o yemeyi abartarak dünyanın bizi zehirlemesine izin vermemek… Biz dünyadan alacağımızı azalttıkça, şişmansak zayıfladığımız ve bedenimizin uçacak hale gelmesini sağlayacak forma ulaşırız, sağlıklı ve çok hareketli olur. Hayırlı uzun ömrümüz olur. İşte bu zayıflama ve yokluğa giden yol, bize dünyaya yavaş yavaş vedayı öğretir… Hayaller dünyayla ilgili değil de, ölümü ve sonrasının hayallerini ölmeden öldürerek yaşamamızı sağlar.


Hayaller dünya olunca, ona kavuşturmayan ölüm insana korku verir… Korku ve ümit (hava ve recâ) arasında hayalleri yaşatmak bilinmeyen bir dünyayı bize hayal ettirir. Zamanın kölesi olmaktan kurtarır. Zaman, ölüm ve doğum anını aynı noktada görmeyi sağlar ve dünya köleliğinden kurtarır. Hayali dünya olmayan kişinin ne ölüm korkusu olur ne de dünya umutları! 


Çokça düşünüp, Yaşarken ölmeden ölümü tatmanın yolunu bulmalıyız. Bundan başka da çaremiz yok… Vesselam.


Saffet Kuramaz

( Yaşarken Ölmeden Ölümü Tadıp Dünyadan Kurtulmanın Yolunu Bulmalıyız başlıklı yazı safdeha tarafından 12.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu