ŞİİR SERÜVENİM
ŞİİR yazıyorum. Boş geçen derslerimde can sıkıntısından şiir yazıyorum. Fen
lisesinde de böyle oluyordu. Edebiyat dersine ilgisi olmayan o fencilerin bana
kazandırdığı şey şiirdi. Dilseza ve şair gibi bir sürü şiir o yılların ürünü.
Elime geçirdiğim bir ajanda bana bir sürü şiir hediye etmişti. Şimdi de yeni
bir ajanda aldım elime. Eğitimci günlüğü tutarken aradan şiir de
yazıyorum.
Her derse birden fazla şiir kitabıyla giriyorum. İlk günler onalar şiir
okuyordum Türk Edebiyatının en güzel şiirlerinden. Şimdi de istiyorlar ama
yanıt vermiyorum. Onun yerine kendim şiir yazmayı, kendi şiirimi yazmayı
yeğliyorum.
Yazdığım yazıyı kaybettim. Bir oyuncağı kırılmış çocuk gibi üzülüyorum. Ama bu
kez kendimi üzmeyeceğim. Söz verdim kendimi hiçbir şeyle üzmeyeceğim. Pozitif
olmak zorundayım. Hayatımın bu raddesinde negatif olmak bana gelmez. Lise
sıralarında bir divan şairinin beytini ezberlemiş, okul dönüşü yorgunluk ve
mutsuzluğumu onunla yener olmuştum. Şöyleydi. Mihnet ü belayı kendine zevk
etmededür bu alemde hüner, Gam-ı Şadi felek böyle gelmiş böyle gider. Şair
meçhul bu şiir çok kere beni gamdan kurtarmış, gam denizinde boğulup gitmemi
önlemiş, sahili selamete çıkmamı sağlamıştır.
Bu kez öyle yapmayacağım. Üst üste yazı yazmayacak, düzeltmeden kaydedeceğim.
Kayıt önemli, kayıt her şeyden önemli. Aptal makine aniden durabilir,
elektrikler kesilebilir. Her şey olabilir. Emeğimin zayi olmasını istemiyorum.
Emeğe değer veriyorum. Öğrencileri de öyle ikaz ederim hep. Emeğe saygı. Emek
en güzel şey. O olmazsa hayat olmaz.
Yarın ders almaya gideceğim. Notlar tutacağım. O notları değerlendirecek
yazılar yazacağım. Bu yazılar yolumu aydınlatacak. Eserler vereceğim. Eserler
geleceğim olacak. Kayıp yıllarımın kazancı olacak. Hayırla yâd edileceğim.
Hayırlara taşacak beni ahirette mesut ve bahtiyar edecek işler olacak bunlar.
Salih amel olacak diye düşünüyorum hiç bitmeyen sadak yerine geçecek. Sadaka-i
cariye.
GİZLİ KAPI’yı üç yıl önce ramazan geceleri uykusuz sahuru beklerken demledim.
Demledim diyorum tam bir çay kıvamında yazdım onları. Ey Kutlu Peygamber yine
yıllar önce askerlik öncesi o stresle yazıldı akşamüstleri romantik bir
ortamda. İki üç yıllık evliydim, bir çocuğum vardı. TV’de eşimle anlaşamazdık.
O yatıp uyurdu. Ben yalnız kalırdım. Yalnızlığın tadını çıkarırdım.
Bir öğrencim ‘nasıl şiir yazıyorsunuz? ’ dedi. Sıkıntıdan diye cevap verdim.
Sıkılmazsam yazamam. Şimdi ben en çok ders yapmadığım zamanlar sıkılıyor ne
yağacağımı bilemiyorum. O zaman günlük, ya da şiir yazmak devreye
giriyordu.
İşte şiir hayatımın bu zorlu anlarından doğuyordu. Kaybettiklerimi geri alma
hırsımdan. Zamanı aşmak istiyordum. Oldum olası zamanla yarışırım. Bu bana
hocalarımın tavsiyesi. Necip Fazıl’ın etkisini de inkar edemem. Hocalarım önce
okumayı salık verdiler, okudum. Sonra yazmayı salık verdiler yazdım. Kendimizi
aşmayı salık verdiler aşmaya çabaladım hep.
Ahmet Kemal