Nasıl iş, bu adam yoksa kafayı mı yedi de C harfi ile muhabbet ediyor, demişsinizdir, başlığı görünce. Yok yahu öyle bir şey değil, kafayı yemedim çok şükür. C Vitamini ile haşır ve de neşir oluyoruz. Nasıl güzel, nasıl tatlı bir vitamin bir bilseniz. Biliyoruz mu zaten, dediniz. Olsun zararı yok.
Kış geldi, haliyle, hastalanma, yataklara düşme riskimizde, eğer dikkat etmezsek çok fazla. O zaman gelsin C vitaminleri, gitsin C Vitaminleri, gitmesin yahu, ne gitmesi, vücuda girsin. O zaman ne yapıyoruz? Bol bol mandalina, portakal, greyfurt yiyoruz, yemeyenlere de zorla yediriyoruz. Zorla derken bizimkilere canım işte aile efradımıza, yoksa başkalarına silah dayayıp da ''Ye ulan şu mandalinayı, portakalı.'' diyecek halimiz yok...
Çocuklara bile küçükken CE yaparız değil mi? Demek ki küçük çocuklara da lazım hem CE hem de C vitamini... İyi de C vitamini var da Ç Vitamini niye yok, diye de düşünebilirsiniz, bu sorununda bir cevabı olmalı mutlaka E de bitiyor vitaminler, sonrasında F hatta G ve de Ğ vitamini de yok. Ğ vitaminin olmadığı zaten çok güzel, sonra nerelere çekerler...
Zaten duyduğum kadarıyla mandalina, portakal ve greyfurt akrabalarmış. Siz de duymuşsunuzdur mutlaka. Portakal ile mandalina amca çocukları, greyfurtta onların kuzenleri oluyormuş. Ben de narenciyegillerin yalancısıyım, onlar söyledi...
Greyfurt ile portakalın suyunu sıkıp zaman zamanda bir bardakta karıştırmayı ihmal etmeyin. Sonra darılırlar size... Kışın yiyin bol bol, sonrada grip mikroplarına dönüp ''Hadi hadi gelin bakalım erkekseniz, tek tek ya da topluca aslan gibi C vitaminlerimi aldım, bundan sonra buradan size mama çıkmaz.'' deyin, sonrada göğsünüzü gere gere, artık birilerini sarılıp yanağından mı yoksa başka bir yerinde mi öpersiniz, aksırığı tıksırığı def mi edersiniz bilemem, hayat sizin hayatınız C ile güzel gerçekten...