Bitti. Kaç salkım üzüm çalındı kaderimden ve kaç yeter ile tükendim
aşka, bilmiyorum ama bitti. Seyirlik yalancıların zulüm kabristanlarında yasin okuttum
kahpe feleğin yel değirmeninde ayrılıklara özenip durduğu ölümlere.
Artık o adam yok, birdenbire buza döndü ve yok olmayı seçti kalbimde.
Tensel birlikteliklerin görsel şenliklerinde benim için alev aldı bedeni; tükettim
bir hoşça kalmada... Hoş gitmedi çünkü.
Tinsel duygularımın tensel birleşmesini tercih etti, zayıftı
kalbi; yalancıydı dili ve kör kuyuda matemsiz tecrit edilendi sevgisi.
Bundan sonra o adam yok, adamlık ile erkeklik mücadelesinde adam
olamaması kazandı ve beni kaybetti. Kaybeden ben değilim.
Barış elçilerinde jetonu atıp aşka düşüremediğim oldu. Adamlığının
sırça köşklerde heba malı olduğu anların girdabıyla gitti yokluğu; artık varlığı
da bir bende, yokluğu da...
Bir fotoğrafın yırtılma anında tükettim masumiyet izlerimi. Sildim
acımadan onu sevmeyi. Çünkü değmezdi.
Masallar gelir, hikayeler konar, zülfünü yüze döken aşıklar sırnaşır
gönlü İstanbul’da ama bu adam bana yaramaz. Tapusunu devrettim yazık olacak olan
kadınların görsel saltanatlarına, yalayıp yutsun aşkı onlarda bir selayla.
Gittim, adam... Özümce köpük şiirlerin hedonist zaferlerinden
bir serçe gibi seni uçurdum gönlümden. Sen, haz savaşlarının aşka naz olduğu bir
yalandasın. Dürüst adam severim ben.
Yalnızlığıma soytarı bir düzlemken sessizliğime kısa süreli aşk
yağmuru olup yağdığın her ceza gün için sana teşekkür ederim. Sonuçta kadının kalbi
kora bağlamadan göremiyor hiçbir gerçeği.
Paket servis yaptım umman gözlerimin sana bakmaz aynalarını,
bak ve kır yaşayabileceğin her günah kadar.
Sevgiden yoksun ve kalpten yoksul varlığına müteşekkir gidişlerimi
bıraktım. Anarsan beni, beyninin bir köşesinden geçersem bakar bakar her gidişime
bin yokluğumu yazarsın.
Soyunu bende tükettim misafir adam.
Görevin sona erdi.
Düz sandığım yolların engebeli yalanlarla dolu bir aşk seferiydin...
Dilara AKSOY