Pek sayın ve de muhterem hatta saygıdeğer demeyeceğim Dış Mihrak beyefendi ile bir röportaj yapacağız... Dış Mihrak olarak dünya üzerinde bir takım faaliyetlerde bulunmakla birlikte, bu faaliyetlerini de mükemmel bir şekilde adeta bukalemun gibi şekil değiştirerek, kamufle ederek gizlemesini bilmektedirler... Evet gelelim röportaja...
- Dış Mihrak beyefendi siz oluyorsunuz sanırım.
- Evet ben oluyorum beğenemediniz mi...
- Yani Dış Mihrak olup da içimize girince birileri, onları beğenen bir ülke vatandaşı var mı?
- Yok tabi de ben öylesine sordum beğenemediniz mi, diye.
- Nedir amacınız Dış Mihrak olarak dünyadaki bütün ülkeleri karıştırıyorsunuz, barıştan yanaymış gibi görünüp, aslında bütün ülkelere, bazen ayırım gözeterek, bazen de ayırım gözetmeden silah milah pazarlıyorsunuz, asker yolluyorsunuz.
- Yani pazarlamayalım mı? Asker yollamayalım mı? Çok uluslu şirketlerimizde çalışanlar aç mı kalsın, çocuklarına süt içiremesinler mi? Harçlık veremesinler mi?
- İyi de sizin çocuklarınız gül gibi yaşarken, Orta Doğu Coğrafyasında bir çok çocuk babasız annesiz kalıyor. Buna ne diyeceksiniz?
- Çok üzülüyoruz biz buna, çocuklar ölsün istemiyoruz, ama oluyor zaman zaman, onların babaları bizim asıl hedefimiz, arada onlarda gidiyor işte istemeden.
- Çocuk da olsa adam ya da kadın sizin için fark etmiyor yani...
- Zaman zaman çocuklara çikolata bile veririz biz.
- O kadarda merhametliyiz diyorsunuz yani... Babalarını öldürün çocuklara sakız çikolata gazoz, amanda amannn! Tuzlayım da kokmayın bari....
- Yok, yok tuzlu şeyler vermeyiz, hep tatlı tatlı, çikolata filan, içinde her ne kadar kısırlaştırıcı maddeler olsa da, seviyoruz çocukları... Ay ne dedim ben ya! Kısırlaştırıcı mı dedim, yok yok öyle bir şey, burayı kayıttan silelim...
- Kayda geçti artık elden bir şey gelmez. Ben silsem bile Yaradan silmez...
Röportaja bir müddet ara verilir...
- Tekrar devam edelim. Kollarınızın çok uzun olduğu söyleniyor.
- Doğrudur basket oynamıştım biraz uzundur.
- Ben onu kastetmedim, siz neyi kastettiği mi anlamışsınızdır.
- Anladım, evet, Dış Mihrak olarak bir ülkeyi karıştıracaksak, o ülkedeki bize yakın gibi görünen iç mihraklarla hemen irtibata geçeriz.
- Sonra ...
- Sonrasında o iç mihrakları ya parayla ya da şantajla satın alır, o ülkeyi de hallaç pamuğu gibi atarız.
- İç Mihraklardan kastınız nedir?
- Devlet kademesinde ya da başka başka yerlerde sivil toplum kuruluşları da olabilir, bunları bir şekilde bize bağlar, bize çalışmalarını sağlarız. Biz de cukka bol.
- Cukka derken?
- Hani canım şu dünyayı kanatsız dolaşan yeşil yeşil kağıtlardan bahsediyorum.
- Kısaca satın alıp ya da vicdanlarını kiralayıp kendinize çalıştırıyorsunuz.
- Hem sağdan hem soldan, hem de ortadan, siyasi görüşü bizim için o kadar önemli değil yeter ki bize kayıtsız şartsız biat etsin.
- Ondan sonrada beğenmediğiniz liderleri gümmmmm! Yandı keten helva...
- Dünyanın her yerinde, her ülkesinde televizyon kanallarımız, gazetelerimiz, dergilerimiz, radyolarımız var. Bu kanallar ile bir adama kafayı taktık mı, onu hemen itibarsızlaştırırız, aynen Saddam'a Kaddafi'ye yaptığımız gibi, sonrası da malum...
- Allah sizin elinize kimseleri düşürmesin...
- Öyle deme ama, biz battık mı dünya batar, kıyamet kopar, yer yerinden oynar, halklar birbirine girer.
- Niye girsinler, aslında siz olmasanız, halklar birbirini sever, birbirine düşman olanlar sizin gibilerin gazıyla, silah satmasıyla, düşman oluyorlar. Onlar ölürken, ülkeleri yıkılırken sizler viski içip göbeklerinizi kaşıyorsunuz, elli katlı, yüz katlı gökdelenler dikiyorsunuz. Irak'ta Suriye'de, Orta Doğu'da olduğu gibi, ağıtlar Arapça, Kürtçe, Türkçe, zafer çığlıkları ise hep sizin dillerinizde, gavurca... Bu böyle gitmez, gitmemeli...
- Evet, biz de öyle düşünüyoruz böyle gitmemeli, bütün ülkeler bize ya biat etmeli ya biat etmeli başka alternatifleri yok.
- Çok alternatif var hem de çok, barıştan, kardeşlikten dostluktan yana, ama sizin de bunu kafanızın alacağını zannetmiyorum. En başta çok uluslu silah şirketlerinizin başındakilerinde kafası almaz.
- O zaman barış için savaşa devam...
- Hadi leyn hadi! Barış için savaşılmaz, BARIŞ, başlı başına bir erdemdir... Ama tabi sizin bu kafayla bunu anlamanız pek kolay değil sanırım...