KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
DEPREMDEN
ALINACAK DERSLER
Deprem,
binlerce insanımızın yuvasını, moralini, rahatını… bozdu. Hem madden ve hem de
manen bir yıkıntı yaşıyor depremzedelerimiz. Şükür ki insanlarımızın
vefakarlığı, fedakarlığı, kucak açma, el ele verme ve destek olma özelliği var.
Bu özelliktir ki enkazdan saatler ve günler sonra sağ çıkarılıyorlar.
Her
şerde bir hayır vardır denir. Görelim Mevla neyler diye güzel bir ifade var.
Kur’an’ı Kerim’de: “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” hatırlatması
yer alır. Baktığımız zaman Rabbimizin sözlerinin, insanların; huzuru, rahat
yaşaması, sağlıklı bir hayat sürmesi, toplumda sevilen, sayılan, güvenilen,
itimat edilen, sözü dinlenen, gönül insanı olarak yad edilmesi için hep bizim
menfaatimize hatırlatma ve uyarılar yaptığını görürüz.
Evet
depremden hangi dersleri çıkartmamız gerekir?
1.
Önceleri oturduğumuz evi beğenmezken
şimdi çadıra ve konteynere sığınmak zorunda kaldık.
2.
Evimizde yemek biraz geç gelince
olmadık sözü söylüyorduk eşimize, kızımıza ve etrafımıza seip gürlüyorduk.
Depremde gelecek yemeği beklemek zorunda kaldık.
3.
Giydiklerimizi beğenmez ve yepyeni,
modaya uygun olmasını isterken, şimdi kullanılmış ve başkalarından gelecek
giysilere mecbur kaldık.
4.
Depremden önce sabır nedir bilmezken,
depremde saatlerce, günlerce enkaz altında beklemek zorunda kaldık.
5.
Su ve yemeğe ihtiyacımız varken, bir
gün susuz duramazken günlerce enkaz altında aç ve susuz durmayı öğrendik.
6.
Paramız, malımız, servetimiz varken,
bir anda fakir, yoksul, muhtaç duruma geldik.
Demek ki “Düşmez kalkmaz bir Allah” dediğimiz
husus buymuş.
Sair
zaman “Mucize”ye burun kıvıran, “mucize de neymiş” diye bu ilahi emri görmezden
ve duymazdan gelenler, enkazdan günler sonra sapasağlam çıkanları görünce;
“gerçekten mucize” demek zorunda kaldı.
Bu
yaşadığımız, asrın felaketi bizlere ne gibi mesajlar veriyor? Herkesin kendine
düşen ibretlik yönleri nelerdir? Yalnızca bir yıkıntı mı? Sadece; “Allah
kahretsin, böyle bina olmaz ki, bundan hükümet sorumlu, hemen seçim, erken
seçim…”lafları etmek mi? Kendimizde suç aramayıp, başkalarını karalamak mı?
Günah keçisi aramak mı görevimiz? Depremler veya tabii afetler bize bunları mı
hatırlatıyor? Evlerimizde, sıcak odalarımızda, bilgisayarın başına geçip
klavyelere, aklımıza gelen kelimeleri rast gele yazmak mı? Veya ağzımıza gelen
sözleri pervasızca söylemek mi? nasıl olsa dilin kemiği yok, istediği yne döner
diyerek insanları karalamak, onlara olmadık hakaretler etmek mi? Armudun sapı,
üzümün çöpü deyip mangalda kül bırakmadan azgın, kudurmuş, ipini koparmış
mahlukat gibi saldırmak mı?
İyi
de bizim görevimiz ne? Biz insan isek, bu vatanın evladıysak, bu cennet
yurdumuzda huzur içinde, kardeşçe yaşıyorsak bir şeyler yapmamız gerekmez mi?
Tasavvufta;
“Bir lokma bir hırka” anlayışı var. Aslında bu İslam’ın; “Yiyiniz içiniz fakat
israf etmeyiniz” ilkesidir. Resulullah’ın; “veren olmak” uygulamasının günümüze
yansımasıdır.
Yazımızı Erzurumlu
İbrahim Hakkı’nın Tefviznamesi ile bitirelim
Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen hakk'a tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hallak-ı rahim o'dur
Rezzak-ı kerim o'dur
Fa'al-ı hakim o'dur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
……………………….