KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
Receb ayının 27. Geceside yani 17 Şubat 2023 günü
(Dün) de Mirac kandilini kutladık. Mi‘râc kelimesi
“yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir. Terim olarak Hz. Peygamber’in
göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade eder.
Olay, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da
yükseklere çıkış şeklinde yorumlandığından kaynaklarda daha çok “isrâ ve
mi‘rac” şeklinde geçerse de Türkçe’de mi‘rac kelimesiyle her ikisi de
kastedilir.
Resûl-i Ekrem’e mi‘racda Bakara sûresinin son âyetleri
indirilmiş ve Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi
verilmiştir
Mirac olayından önce sevgili peygamberimizin kalbinin
zemzemle yıkandığı rivayet edilir.
Mirac, yükselmek, yukarı çıkmak ve kalbin yıkanması ise,
neden bunca zamandır; “İnsanım” diye ortalıkta dolaşanların yükselmeye, kalp
temizliğine, irfani yücelişe, iz’an yönünden terfi etmeye, vicdanın irtifasına
sebep olmuyor? Yıllardır bu kandil gecelerini idrak etmekteyiz ama yaptığımız
işler, hiç de ders almışa, aklımın başına geldiğini göstermiyor. Bir iki gün
ağlıyor, eyvah ediyor, dövünüyoruz o kadar. Bir süre sonra eski tas eski hamam.
Yine aynı hamakat, aynı yanlış, aynı çirkinlikler… devam ediyor.
Kandiller, gönlümüzü aydınlatmalı, ruhumuza, vicdanımıza ışık
yakmalı. Değilse minarelerin kandillerle süslenmesi yetmez. Camilerde o gün
akşam bütün lambaların ışıl ışıl yanması bir anlam ifade etmez. Kandiller bize
bir şeyle anlatmalı. Değilse, mevlidler dinleyip, kasidelerle coşup, ilahilerle
gözyaşı döküp sadece o akşama has duygulanmak çözüm olmuyor.
Adettir,
kandil günlerinde Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar
dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah'a olan
sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli. İyi de,
Kur’an’ın içinde; “aklınızı kullanmaz mısınız?”, “Niçin düşünmezsiniz?”, “Niçin
yapmadığınızı söylersiniz?”, “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın”…
gibi bizi uyaran, yaptığımız işleri düzgün, doğru, hilesiz, yalana,
sahtekarlığa kaçmadan yamyaı öğütleyen daha doğrusu emreden hükümler olduğu
halde hiçbir şekilde aklımızı terletmez, alnımızın, güzel iş yaparak
terlemesine çaba sarf etmeyiz.
Sonra da, deprem olunca, sel felaketi gelince ve diğer doğal afetlerde “yandık,
yıkıldık, Allah’ım medet” diye feryat ediyoruz.
Allah;
“Muhsinleri severim” buyuruyor. Muhsin, işini iyi yapan, hilesiz çalışan…”
demektir. Yine; “Bir bilene sorun”, “istişare edin” diyor. Hangi işimizde
istişarede bulunuyoruz? Evet hastalandığımızda doktora gidiyor, onun
dediklerini yapıyoruz, yerinde ve akıllı bir hareket. Ama Allah’ın dediklerini
neden yapmıyoruz?