⚘ O/NU HAYKIRIR ⚘
Doğarken dünyaya her tatlı bebek
Yaklaşır yanına nur yüzlü melek;
Dikkati çekerek hesap gününe
Bir avuç zamanı koyar önüne...
Yegâne hazinen budur diyerek
Eğilir sağına, gülümseyerek;
Hayatî önemde konu fısıldar
Rahmân ve Rahîm'i; O'nu fısıldar!
Sevgiyle verilir gereken emek
Günbegün gelişir "minik kelebek"
Geceler zor geçer gün çabucaktan
An sayar inmeye dar salıncaktan
Meleğin yerini alsa da anne
Dudak bükmek için çoktur bahane
Cendere cezası(!) canını sıkar
Dar gelir kozası, kundaktan çıkar
Uzar mesafeler... büyür adımlar
Ne kırlar uzaktır... ne kaldırımlar ...
Göz kırpınca güneş, iner kucaktan
Ne koşmaktan bıkar, ne oyuncaktan
"Yavrum!" dendiğinde gözleri ışır
Darda kaldığında o'na danışır.
Annedir bebeğin başöğretmeni
Annedir, elinde tutan dümeni
Çocuk takviminde mevsim bahardır
Kar denen oyuncak(!) top için vardır
Saklambaç oynayıp, söylerken şarkı
Gençliğe yol verir feleğin çarkı
Gönül semasında aşkla tanışır!
Afallar aniden; aklı karışır...
Değişir dünyası, ağzında tat da
Ağrı zirve yapar her vukuatta
Aczini göstermek kastıyla kader
Kabına köz koyar, kalbine keder
Bazen, bir yudumluk bir vuslat için
İçine hicran da katar sevincin
Toprak haykırırken s/onu vaazda
Haz bulur, ikaza her itirazda
Gençliği saklarken yasaklı katta
Zamanın şamarı patlar suratta
"Hatırlar gibi"dir bir yerden, fakat
Hiç hesapta yoktur yediği tokat
İncinir gururu, sendeler birden...
Zorlanır kalkmakta düştüğü yerden
Duygular coştukça akıl yavaşlar
İşte yol ayrımı burada başlar!
"Bir Mâni" olmazsa savrulan gence
Sahne alır şeytan... başlar eğlence!..
Haddin ötesine açarken kanat
Şer meziyet olur, arsızlık sanat
Nefsi her fırsatta dedikçe "şımar!"
Gafil, itaatten eşsiz tat umar
Mel'un nazarında her tuzak haktır
Ve... İnsan, ömürlük tek oyuncaktır!
Hadsiz heveslerden alırken neşe
Şahittir n/isyana her kuytu köşe
Kibirden payını verirken bıçak
Aslına uzaktır, ahtine kaçak
An artık metadır, hayat bir kumar!
Kalp paramparçadır, akıl tarumar
Kâr sayar dizine gezdiği "muhit"
Bilmez ki şer muhit cürmüne şahit!
Sayarken saçına düşen akları
Zor çıkar kalan son basamakları
Ne ayna sır bilir, ne ecel hatır
Hakikat, kalpleri kötü kanatır!
Sarsar acımadan derin uykudan
Hayaller buz keser, titrer korkudan...
Tükenmek üzredir an denen nakit
Mevsim, o mevsimdir... vakit, o vakit!
Nisyanla maluldür dense de beşer
Hayatın sillesi öğretir ne şer...
Konuşur yelkovan, akrep ve saat
Konuşur kabirler; yer, gök, kâinat...
Haddini bildirip tendeki "ben"e
Kul, kulak kabartsa ses gelen yöne;
Görürdü; bir ibret kastıyla bazen
Üryan bir ağaca dokunur hazan
Kuruyan dallardan birer ikişer
Sararmış yapraklar çamura düşer...
Lisan-ı hâl ile, der ki; vakit dar!
Sinden öteye de bir yolculuk var!
Ne gençlik ebedî, ne çelik bilek
Göç vakti gelince olmaz ömre ek...
Ne lügat gerekir, ne lehçe, lisan
-Az akıl etse de düşünse insan-
Bazen bir karınca, bazen bir serçe
Haykırır gerçeği... konuşur bahçe!
Kaçışı olmayan sonu fısıldar
Müntakim olanı; O'nu fısıldar!
⚘Müntakim olanı; O'nu fısıldar!⚘
Mecit Aktürk
⚘ HAYIRLI RAMAZANLAR ⚘