SESSİZ SOHBET
Sıla hasretiyle
gezerken üzgün
Bir pîr-i fâniye rast geldim bugün
🌴
Fersiz gözlerinde
gölgeler gördüm
Sanki "Tadım-tuzum yok" der
gibiydi
Sabrını sınayan öfkeler gördüm
Çömeldi, bana da, "Çök!" der
gibiydi
🌴
İnsan bu! Gün gelip
kalsa da darda
Bir çare gizlidir her müşkül, zorda
"Sana anlatacak çok sırrım var da
Önce sen içini, dök" der gibiydi
🌴
Hâlini görenin sızlardı
içi
Anlardı varlığı, yokluğu, hiçi
"Görmeyi bilene herşey geçici
Baki olan bir tek, Hakk" der gibiydi
🌴
Bel iki büklümdü, yol
çıkmaz sokak
Kaldırım taşları yüksek(!) basamak
Saçlar dile gelmiş, "İbret için bak;
Gördüğün kar değil, ak!" der gibiydi
🌴
Nur yüzlü biriydi;
sanırdın velî
Cahili irşada yeterdi hâli
Sohbet dem aldıkça çözüldü dili
"Geçen gün ömrüme ek" der
gibiydi
🌴
Yorgun bakışında cılız
bir ışık
Benzi sapsarıydı eller kırışık
Hedef belliydi de yön az karışık
"Beni bu dehlizden çek" der
gibiydi
🌴
Sordum,
"Kimin-kimsen, komşun, akraba
Evlâd u iyalin yok mu beybaba?"
Derin bir âh çekti; "Beyhûde çaba,
Her sorun kalbime, ok" der gibiydi
🌴
Belli ki gönlünde
mevsimi kıştı
Mutluluk zamana karşı yarıştı
İşaret parmağı söze karıştı;
Bu yaşlı kimsesiz, tek der gibiydi
🌴
"Oğlum"
dedi... Sustu; gözleri doldu
Bastonun ardında gözden kayboldu...
Mecit Aktürk