Recep,
şaban derken işte geldi ramazan
Mübarek üç ayların sonuncusu;
rahmet, şefkat ve merhamet duygularının zirveye çıktığı ramazan ayına girmiş
bulunmaktayız. Bizi bu rahmet ayına eriştiren Rabbimize nihayetsiz şükürler
olsun. Geçen sene ramazanda aramızda olup da bu yıl aramızda olmayanları
düşündüğümüzde, yaşıyor olmamızın getirdiği şükür duygularımızın az bile
kaldığını söyleyebiliriz. Rabbimiz bizim defterimizi dürmedi, bize yeni kulluk
imkânları tanıdı. Nefes aldıkça Rabbimize kulluk ederek, oruç tutarak bunun
hakkını vermeliyiz.
Ramazan huzur ve mağfiret ayıdır. Bu
ayda insanlar diğer aylara göre daha çok ibadet ederek Rablerinden af dilerler.
Bu ay bir anlamda kulun titreyip Rabbine döndüğü aydır. Bu ayda sofralarımız
bereketlenir. Ramazan ayında kulluk şuuru, ibadetlerle iyice cilalanır.
Ramazanda insanlar bir anlamda
açlıkla terbiye edilir. Açlıktan bitkin düşen insanlar ne kadar zayıf
olduklarını anlarlar. Böylece kulun teslimiyet duyguları daha da pekişir. Orucu
kulluk mevzisine yatmak olarak da düşünebiliriz. Oruçlu, bu mevzideyken bütün
dikkat ve hassasiyetini kulluk üzerine yoğunlaştırır. Kendisini ayartıp
kötülüğe sevk etmeye çalışanlara oruçlu olduğunu hatırlatarak onlardan uzak
durur. Orucu büyük bir kulluk disipliniyle tutar.
Oruç tutan kişi sadece yemekten
içmekten kesilmez. Oruç ağızla sınırlı bir ibadet olarak algılanırsa eksik
kalır. Kişi bütün azalarına oruç tutturmadıkça orucu kâmil olamaz. Gözün orucu
harama bakmamak, dilin orucu kötü söz söylememek, ayağın orucu kötü yerlere
gitmemek, elin orucu harama uzanmamak, kulağın orucu kötü sözleri duymamak için
o ortamdan uzaklaşmaktır. Oruç böyle tutulursa beklenen yüksek kulluk ve sevap
hâsıl olur.
Ramazan aynı zamanda büyük bir
dayanışma ayıdır. Zenginler bu ayda fakirlerin yanında ve yakınında durarak
onların ihtiyaçlarını giderirler. Oruç tutan zenginler açlığın ne demek
olduğunu, ne kadar zor olduğunu bu ayda anlarlar ve fakirleri düşünürler.
Mallarının kırkta birini gönül hoşluğu içerisinde fakirlere dağıtarak onların
ramazanını güzelleştirirler.
Ramazan ayı İslâm dünyasının birlik olma
zamanıdır.
Ramazan ayında bütün Müslümanlar
yekvücut olmalıdır. Zira ramazan ayı İslam dünyasının birlik olma zamanıdır. Bu
ayda fakir İslam ülkelerini düşünmek, onlara destek olmak gerekir. Hatta bu
ayda bütün açlara ve bîilaçlara yardım elimizi uzatmalıyız.
““Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve
birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası
rahatsız olursa, diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır”(Buhari)
demişti Resulullah Efendimiz… Bu şuurla yaşamalı ve mümin kardeşlerimizin
dertleriyle dertlenmeliyiz. Ramazanda onlara el vermeliyiz.
Bugün İslam dünyasında büyük bir dağılmışlık manzarası
vardır. İslam coğrafyası haçlı
zihniyetinin hegemonyası altında inim inim inlemektedir. Ramazanda dualar kabul
olur. Müslüman kardeşlerimizin esaret prangalarından kurtulması için yüce
Yaradan’a dua etmeliyiz. Onların acılarını paylaşmalıyız. Onlarla bir ve beraber
olduğumuzu göstermeliyiz.
Ramazan cemaat ayıdır. Daha evvel sadece Cuma namazlarında
bir araya gelebilen Müslümanlar, bu ayda hemen her akşam teravih namazlarında
cemaat oluştururlar. Hatta vakit namazlarında bile bir kalabalıklaşma görülür.
Diğer aylarda vakit namazlarında ilk saf zor dolarken ramazanda camiler
müminlerle dolup taşar, böylece dinî mekânlar iyice güzelleşir. Camilerde toplu
kılınan namazlar rahmet ve mağfiret iklimine can ve heyecan katar. Sabah
namazlarında ve diğer vakitlerde okunan mukabeleler bizi Kur’an’ın nuranî
iklimine çeker.
Ramazan dostluk, barış ve kardeşlik ayıdır. Diğer vakit
dilimlerinde aç kalıp asabileşen insanların bu ayda da gün boyu oruçlu kaldığı
için asabi olması gerekirken böyle olmuyor. Zira oruç niyetiyle aç kalanların
sinirleri teskin olur. Çünkü oruç sıradan bir açlık hâli değildir. O bir ruh
terbiyesidir. Oruç nefsin şerrinden rahmet iklimine sığınmaktır.
On bir ayın sultanı olan ramazan bizi diri ve iri tutar.
Açlığımız sıkıntı teşkil etmez. Bu ibadetten aldığımız haz bize açlığımızı
unutturur. Bu ayda şeytanlar bağlanır. Müminlerin iradeleri güçlenir. Tabir
caizse her şey ramazanlaşır. Ramazanınızın güzel geçmesi dileğiyle...
En büyük mürebbidir
Ramazan
Gün dolanır, aylar geçer, vakitlerden ramazan düşer
payımıza. İçimizdeki buzları söker ramazan güneşi. Rumuzun karanlıkları ışığın
gücü karşısında silinir gider. Ruhumuzu
okşar ramazan esintileri. Gönlümüzün kıyılarına vurur esrik düşünceler. Hayatta
her şeyin yeniden başlamasına, ömür defterinden tertemiz bir sayfa açılmasına
zemin hazırlar bu zaman dilimi. Yemeden içmeden kesildiğimiz bu mübarek
günlerde ruhumuz tıka basa doyar manevî lezzetlerle. On bir ay boyunca uykuda
olanlar bile bir aylık uyanıklık devresine girerler. Ramazanın bitişiyle yine
gaflet uykusuna dalarlar. Bu kıymetli
misafiri kusursuz karşılamak için aylar öncesinden hazırlıklara girişiriz.
Herkes kendince hazırlanır ramazana. Bu sayılı günlerin kadrini bilmek ve bu
zaman dilimini dolu dolu yaşamak için iç dünyamıza çekidüzen veririz. On bir ayın
başıboşluğu oruç günlerinde yerini düzene bırakır.
En büyük mürebbidir ramazan…
Ramazan aslında iyi bir vaiz, güçlü bir hatiptir. Onun
kulağımıza fısıldadıklarına kalbimizi açmalıyız. O ki bir ay boyunca bizi
dağınıklıktan, başıboşluktan, hedefsizlikten koparıp manevî rotada yürümeye
çağırır. Yıl boyunca kıt kanaat geçinmeye çalışanların hallerinden anlamak için
ramazandan iyi bir hoca bulunabilir mi? Yaşadığımız çarpık düzende birileri
alabildiğine saltanat sürerken, birileri bir somun ekmeğin acı kavgasını
veriyor. Bazı kesimler şatoları beğenmezken bu ülkenin, bu gök kubbenin
mazlumları akşamleyin başını koyacağı yumuşak bir yastığın, sıcak bir yorganın
özlemiyle yanıp tutuşuyorlar. Sürekli araba değiştirenler, her gün ayrı bir
elbise ve ayakkabı giyenler, marka seçenler; yürümekten ayakları şişen, üstüne
giyecek elbise bulmaktan aciz insanların derdine ortak olmuyorlar. Sonra da
ramazanı idrak ettiklerini sanıyorlar. Aldanıyorlar, çok aldanıyorlar!...
En büyük mürebbidir ramazan…
Emin olun ki ramazan nefislerimizi imar ve ıslah etmeye
geliyor. İçimizdeki şeytanları kalın zincirlerle bağlamak için gönül
kapılarımızdan giriyor. Buyur etmeyecek misiniz? Yüreğinizin en mutena köşesini
bu kıymetli misafire tahsis etmeyecek misiniz? Onun iksiriyle hasta gönüllerinizi
tedavi etmeyecek misiniz? Gönülleri fethetmeye gelen bu şerefli komutana gönül
burçlarınızı teslim etmeyecek misiniz? Kokuşmuş zihinleri arındırmasına,
rayihasıyla içinizi ferahlatmasına izin vermeyecek misiniz? Asırlardan gelen
kutlu ve alabildiğine lâhutî bestesiyle kulaklarınızın pasını silmesine müsaade
etmeyecek misiniz? Zamanın boş telaşlarıyla ve korkularıyla yaşlanan ruhunuzu
tazelemesine imkân tanımayacak mısınız? Gönül yaralarınıza merhem olmasına
engel mi olacaksınız? Tavır ve davranışlarınızın hakikat üzere dizginlenmesine,
İslam boyasıyla boyanmasına karşı mı çıkacaksınız?
En büyük mürebbidir ramazan…
Ramazan sıkıntılarımızı gidermeye, bize iç huzuru
kazandırmaya geliyor. Ramazanın rahmet ve mağfiret ikliminde, kurumaya yüz
tutan gönül bahçelerimiz rahmet göklerinden inecek damlalarla yeşerecek, her
şey yeniden hayat bulacak. Bu ayın gülen yüzü nefislerimizin şerrinden
kurtaracak bizi. Allah’a ve onun son elçisi Hz. Muhammed(sav)’e tabi olanlar
sağdan alacaklar kurtuluş beratlarını. Hidayet kapıları seherlerde ardına kadar
açılacak. Allah’tan hakkıyla korkanlar ve onu layıkıyla sevenler bu kapılardan
geçip cennet köşküne adım atacaklar biiznillah. Zaman nehirlerinin kabre aktığı
hayatımızda kurtuluş ancak manevî dinamiklere sarılmakla gerçekleşecek. Ramazan
da bir fırsat olarak kapımızı çalacak, onu iyi değerlendirenler felaha
erecekler. Sonra yine çıkıp gidecek hayatımızdan. Bu devran öylece sürüp
gidecek. Bazılarının amel heybesi tıka basa dolacak. Ne mutlu kulluk heybesini
hayırlı amellerle doldurabilenlere! Ne mutlu fani ömürle baki olan hayatı satın
alabilenlere!.. Onlar hiçbir zaman pişman olmayacaklardır. Ne mutlu ramazanı
nefse vaiz bilenlere ve onun verdiği hayatî dersleri alıp yaşamında hakkıyla
tatbik edebilenlere!
Hayat Ramazanlaşırken…
Ramazan, manevî aşk ve muhabbet ayıdır. Hakk’a ve hakikate
âşık olan kullar bu ayda tuttukları oruçlarla,
kıldıkları namazlarla ve okudukları Kur’an-ı Kerimlerle Rablerine yakın
olurlar. Ramazanın sayılı günlerini oruçla, gecelerini namazla geçirir
müminler… Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek bu ayın bir şiarı olarak kabul edilir. Bu
ayda Kur’an adeta ellerden inmez.
Her ay gibi ramazan da gelir geçer. Onun için bu ayı
ganimet sayar müminler. Onun içini doldurmak için gecelerini gündüzlerine
katarlar. Bu ay bir anlamda cemaat ayıdır. Ramazan geceleri kadınlı, erkekli,
çocuklu demeden hemen herkes camilere akın eder. Teravihler kılınır, mevlid-i
şerifler okunur, dualar edilir. Birlik ve beraberlik tablosu sergilenir.
Küskünlükler, kıskançlıklar bir kenara atılarak İslam kardeşliğinin en güzel
örnekleri gösterilir. Müminler bu güzide ayda gıybette değil, hayırda
birbirleriyle yarışırlar.
Ramazan bir çeşit manevî ziyafet ayıdır. Bu ayın munis
rüzgârı gönüllerimizi okşar adeta. Ramazanın geceleri de gündüzleri gibi
apaydınlık olur. Minareler arasına asılan mahyalar sadece sokakları değil,
gönlümüzü de aydınlatır. Bu Kur’an ayında insanlar mukaddes kitaplarına daha
bir iştiyakla sarılır. Kur’an okunan evlere adeta nur yağar. Dünyevî
meşgalelerle kirlenen ruhlar bu manevî çeşmeden süzülen duru sularla arınır.
Rüzgârın yelkenleri şişirdiği gibi, Kur’an diyarından esen manevî rüzgârlar da
boşalan ruhları şişirir, diri ve iri gösterir. Kur’an göklerinden dökülen
bereketli yağmurlar, çatlayan ruh toprağımıza hayat verir. Sararmaya duran
maneviyat ağacı bu bereketli yağmurlarla yeşerir.
Ramazanla birlikte manevî duygu ve düşünceler kanatlanır.
İlahî isimlerin tecellileri gözleri kamaştırır. Bazen nedamet gözyaşları
yerçekimine teslim olur. Sadece oruç tutanların buradan cennete girebileceği
Reyyan kapısı ardına kadar açılır. Ramazanı hakkıyla ve layıkıyla idrak edenler
bu kapıdan geçmeye namzet olur. Kadın-erkek, yaşlı-genç,
zengin-fakir, âlim-cahil, soylular-halk bütün Müslümanlar ramazan ayıyla
birlikte eşitlenir. Zerreden şümusa kadar cümle varlıklar ramazanlaşır. Hayat,
ramazanla birlikte gerçek manasını bulur.
Ramazan
enaniyet duygularını yok eden bir aydır.
Ramazan enaniyet duygularını yok eden
bir aydır. Diğer zamanlarda kendini çok güçlü zannedip kibirlenen insan, oruçla
birlikte açlığa teslim olunca kolu kanadı kırılır; böylelikle zayıf olduğunu
anlar. Oruç müminlere sınırlar koyarak onu belli alışkanlıklardan uzak durmaya
zorlar. Bazı konularda sınırlanan kişi, böylece bir anlamda nefsiyle de
cedelleşir.
Oruç, dünyevileşme eğilimi içinde olan
insana sınırlarını hatırlatır; dünyaya geliş gayesini fısıldar. Dünyevileşme
temayülü içerisinde olan insan, ramazanla beraber gerçek mecrasına döner. Orucu
özleyen ve on bir ayın sultanını adeta iple çeken ruhlar, ramazanla birlikte
mutmain olur. Diğer zaman dilimlerinde sıkılan ruhlar ramazanla birlikte
genişler.
Dünya hayatının ahret hayatına galebe
çaldığı bir zamanda ve zeminde yaşıyoruz. Çok zor bir imtihandan geçiyoruz.
Allah bizi her iş ve hareketimizde sınıyor ve yaptıklarımız manevî kameralarla
kayıt altına alınıyor. Ne yazık ki bu kirli dünyada nefes aldıkça, günahlarımız
daha da artıyor. Bu durum kişiyi manevî uçurumların eşiğine kadar götürebilir.
Yıl boyunca kararmaya yüz tutan
kalplerimiz ramazanla birlikte yenilenir. Dağılan bir tespih misali olan
bugünkü Müslümanlar bu ayda birbirinin dertleriyle dertlenir. Oruç ibadetini
yerine getirirken aç kalarak açlığın ne demek olduğunu anlayan Müslümanlar
ömürleri boyunca yarı aç yarı tok yaşamak zorunda kalan fakirleri daha iyi
anlarlar. İmkânı olanlar, güç durumdaki kişilere keselerini ve kalplerini
açarlar. Zira yardım ve dayanışma bu ayın ayırt edici unsurları arasındadır.
Müminler arasındaki paylaşma kültürü bu ayda zirveye çıkar. Böylece yıl boyunda
dağınık bir görüntü arz eden Müslümanlar birlik görüntüsü verir.
Ramazan, ruhların silkinerek
dirilişine ve uyanışına vesile olur. Sahura kadar uyumayan veya uyuyup da
sahurla birlikte ayağa kalkan müminler, şeytanın fitne ve fesadına karşı daima
teyakkuzda olurlar. Ramazanda ruhlar bir anlamda nöbettedir. Şeytanların
bağlanıp zincire vurulduğu on bir ayın sultanı bu ay, nice güzellikleri
ruhlarımıza nakşeder.
Zaman döndü dolaştı ve bir kez daha ramazanda
karar kıldı.
Hilal göründü… Haydi bismillah!...
Zaman döndü dolaştı ve bir kez daha ramazanda karar kıldı.
Müminler gözlerini göklere çevirip hilali gözetlemeye koyuldu. Nihayet hilal de
o aydınlık yüzünü gösterdi müminlere. Şimdi ramazana erişme bahtiyarlığını
yaşıyor müminler. Evlerde bir telaş, bir heyecan… Herkes gelecek misafiri en
iyi şekilde ağırlamanın gayreti içerisinde canla başla çalışıyor. Kalplerde
huzurun nabzı atıyor. Evlerimiz, caddelerimiz, sokaklarımız, cami ve
minarelerimiz ışıklarla bezenmiş. Herkes insanî ilişkilerde daha dikkatli
davranıyor artık. Kalpler arasında sevgi ve muhabbet köprüleri kuruluyor.
Müslüman kardeşliği her yerde bütün haşmetiyle tezahür ediyor. İnsanlar
birbirlerinin elinden tutuyor, hayırda yarışıyor. Haset, öfke ve nefret
dağlarına kar yağmış şimdi. İyilik melekleri fazla mesai yapıyor.
Hilal göründü… Haydi bismillah!...
Ramazanla birlikte özlenen tablo canlanıyor gözlerimizin
önünde. Nefis atı dizginlenip kontrol altına alınıyor. İnsanlar eksik ve
kusurlu yanlarını tekmil ediyor. Nefis terbiyesinden geçen gönüller, bakan
gözleri kamaştırıyor. Aslında nefsin sanıldığı kadar güçlü olmadığı, iradesiz kimselerin
ona koltuk değneği olduğu gerçeği ayan beyan ortaya çıkıyor. Allah’a yaklaşma
ve Kur’an’a tabi olma yolunda kulluk yarışı sürüyor. En fakirinden en zenginine
kadar bütün insanların kulluk derecesiyle mertebe kazanacağı hakikati kabul
görüyor. Açlıkla terbiye edilen insanlar nimetlerin kadrini bilmeye başlıyor.
Yaratanın ve yaşatanın Allah olduğu gerçeği diğer günlere göre daha da öne
çıkıyor, her kesimden kabul görüyor.
Hilal göründü… Haydi bismillah!...
Ramazanla birlikte dostluklar daha da pekişiyor. Sofralar
zengin fakir ayrımı yapılmadan bütün insanlara açılıyor. Yemeğe uzanan eller sofraları
bereketlendiriyor. Neşe ve huzur bu mübarek günlerde tavan yapıyor. Evlerde
sahura kadar demli çaylar eşliğinde sohbetler devam ediyor. Ramazanın gelişiyle
Müslümanlar sevinçlerine sevinç katıyor. Fakat bütün Müslümanlar mı? Ne yazık
ki hayır!... Irak’ta, Filistin’de, Çeçenistan’da, Lübnan’da, Afganistan’da,
Doğu Türkistan’da, Keşmir’de ve daha nice yerlerde Müslümanlar ramazan neşesini
yaşayamıyor. Onların sofralarına iftarda hurma değil, bomba düşüyor.
Zulmedenler ve zulme rıza gösterenler huzurun kökünü kazımaya kararlılıkla
devam ediyorlar.
Hilal göründü… Haydi bismillah!...
Güzel ülkemin iri gazeteleri ve renkli televizyonları da bukalemunlaşmaya
başladı bile. Hepsi modaya uyup yeşile boyadılar kepenklerini. Her gazete
ramazan ilavesi veriyor. Her kanalda iftar ve sahur programları birbirleriyle
yarışıyor. Herkes bir ilahiyatçıdan medet umuyor. Reyting toplamak için ayrıntı
kabilinden konular büyütülerek önümüze konuluyor. Çok değil, bir ay sürer
onların boyama devri. Sonra yine aslına rücü ederler. Fakat bizler onların bu
samimiyetsizliğini bir türlü algılayamayız. Hatta onlara sevgi ve sempati
duymaya başlarız. Oysa bu bir nöbettir, bir aylık nöbet… Bir ay sonra herkes
kendi mecrasına çekilecek, hayat kaldığı yerden devam edecek. Herkes tıynetinin
gereğini yerine getirecek.
Hilal göründü… Haydi bismillah!...
Hayata bambaşka bir can ve heyecan geliyor. Gündüzlere
gecelerden pay ayrılıyor. Geceler gece olmaktan çıkıp güne karışıyor.
Belediyeler iftar çadırları kurup yolculara ve gariplere amme hizmeti veriyor.
Paylaşmanın en güzel örnekleri sergileniyor. Komşusu aç olanlar bir ay için
olsa da insafa geliyor. Mabetlerden ezan sesleri daha bir coşkulu yükseliyor
masmavi göklere. Çoluk çocuk demeden aileler camilere akın ediyor. İnsanlar
gözyaşlarını önlerine akıtıp tövbekâr oluyorlar. Gözyaşları günahın ayrık
otlarını kurutup sevap güllerini yeşertiyor. Müslümanların başları her
zamankinden daha dik şimdi. İşgal altındaki ruhların zincirleri tamamen
koparılamasa da gevşetiliyor. Bu bile teselli olmaya yetiyor. Ramazanın
bereketi fakir gönülleri kuşatıyor. Keşke on iki ay ramazan olsa, hayatımızdan
çekilmese…
Sözlerimi vaktiyle kaleme aldığım "Gül Kokulu Ramazan"
isimli şiirimle bitirmek istiyorum:
Gönüller bayram yeri yurda ramazan geldi
Boşlukta aktı zaman aylara sultan geldi
Gül kokulu buseler alında iz bıraktı
Döküldü cümle günah bir garip hazan geldi
Gönül sularımıza düştü rahmet cemresi
Bin aydan hayırlı bir gecede Kur’an geldi
İnsanlık yarışında dizginlendi nefisler
Açıldı gonca güller bahçemize can geldi
Öperken seccadeler mübarek alınlardan
Asırlardan beridir beklenen yaran geldi
Dünya değirmen gibi öğütürken zamanı
Kimine kutlu vuslat, kimine hicran geldi
Karanlığın kalbine düştü ayın ışığı
Yerin huzuru için göklerden ferman geldi
Suların gölgesinde güneş ufka gömüldü
İftara yaklaşırken gönle heyecan geldi
Nefisle cenk ederken ruhlar kıyama durdu
Hakikatin sesinin gür çıktığı an geldi
Rahmet dileyen eller açılınca semaya
Nice sıkıntılara Şafi’den derman geldi
Yürekleri kuşattı, sardı bir tatlı huzur
İnsanlığın sararan çehresine kan geldi
Günde beş vakit ezan yankılandı kubbede
Dualar ikliminde soluklara şan geldi
Müminlere açıldı cennetin kapıları
Batıl zail olunca gönüle iman geldi
Yürek surlarımızda dalgalanmakta hilal
Vicdanlar uyanıyor, kalplere izan geldi
Saba yelleri eser gönül coğrafyamızda
Sevap kefesi ağır mübarek mizan geldi