Geçen günlerde haberleri tüm ülke izledik. Bomba yüklü kamyondan bahsediyorum. TSK-Emniyet trajedisi. Ne yalan söyleyeyim ben çok güldüm dört beş yaşlarında iki çocuğun kavgası gibi. Sizce de emniyet ergenekondan gereğinden fazla nemalanmadı mı? Ne isim yaptı be herkes gözaltında. Ergenekon örgütünün varlığını inkar etmiyorum ama ortaya öyle bir tablo çıkıyor ki ne oluyor diye ister istemez soruyor insan. Aslında bu ülkede ne yapıyorsunuz sorusunu sormak da suç. Ahmet Altan dün İstanbul Adliyesinde üç yazısından dolayı yargılandı. İnsanlara sen bu fikri söyleyemezsin diyerek nereye kadar susturabilirler merak ediyorum. Onlar bildiklerine devam etsin bizler bildiklerimize bakalım ne olacak sonumuz. Neyse konuya dönersek ülkemizde bazı çevreler tarafından büyük bir gayretle orduyu yıpratma çabası var. Buna emniyetten de bazı gruplar dâhil. Peki, hiç sordunuz mu Emniyet neden bu işlerle uğraşıyor? Yıllardır güç gösterisi içerisinde değil mi orduyla polis? Birçok defa karşı karşıya gelinmedi mi? Orduevleri, polisevleri, sosyal olanaklar sürekli tartışma konusu olmuştur. Ergenekon sağ olsun Emniyeti çok rahatlattı. Kozmik odadan tutun da karargahlara kadar polis girdi. Geçenlerde bir tartışma daha yaşandı polise ağır silah verilsin diye. Bu sefer ordu karşı çıktı, dediğim gibi soğuk savaş burada da kendini gösterdi. Artık ne kadar doğru ne kadar yanlış ona siz karar verin. Bu konuda son olarak bomba yüklü kamyondan bahsetmek isterim. Ortada bilinmeyen hayali bir ihbarcı var. Ve bu kişi her ne hikmetse koskoca ordunu sevkıyat için kullandığı kamuflajlı sivil kamyonun istikametini biliyor ve bunu polise ihbar ediyor. Kahraman Türk polisi hemen olaya müdahale ediyor ve Ankara’da kamyonun yolunu kesip içerisinde 900 adet el bombası buluyor. Ordunun kamyonunda ne bulmak istiyorlardı orası ayrı konu. Genel Kurmay görevlileri zar zor polisi ikna edip mühimmatlarını kurtarabiliyorlar. Konu bu kadar açık takdir sizin…
Engin Ceber bilmiyorum bu ismi tanıyor musunuz? Dhkp-c adına yasadışı dergi satmak ve eylemlere katılmak suçundan tutuklandı ve cezaevine konuldu. Ancak orda durmak lazım her şey bu kadar masumane olmadı. Tutuklanıp önce nezarethaneye götürüldü. İnsan hakları savunucularından olan ülkemizde işkenceler vahşice Engin Ceber’e uygulandı. Doktor raporlarına yansımayan bu durum kendisinin bünyesi dayanamayıp öldüğünde anlaşıldı. Basında çıkan bir haberi paylaşmak isterim ‘’ “Zanlılara kötü muamele yapmak amacından ziyade, gerekli işlemlerin bir an önce ve usulüne uygun ikmal edilmesi amacı güdüldüğü izlenimi görülmektedir” denildi. Raporun sonuç bölümünde de 33 emniyet görevlisi hakkında “ceza tayinine mahal olmadığı” (ceza verilmesine gerek olmadığı) kararı verildi. Ancak adı geçen personelin gözaltındaki kişilere fiziki müdahaleler, kelepçe takma, sakinleştirme, öfke kontrolü ve benzeri konularda eğitilmeleri gerektiği vurgulandı.’’ Ne kadar basit değil mi kim ölmüş kim kalmış kimsenin umurunda değil. Hala eğitimden bahsediliyor. Peki bu olayın hesabını kim verecek? Cevap veriyorum hiç kimse. Bu kadar da iddialıyım. Biraz üstüne gidilecek daha sonra unutulup gidecek. Tıpkı 2008 de cezaevlerinde ölen 37 mahkum gibi. İbrahim Turan (35), Ş.Y. (40), Hasan Eroğlu (60), Nejat Ağırbaş (35), Mustafa Özen, İsmail Hakkı Kaya (28), Ahmet Sağlam (78), Bülent Gülbay (40), Mehmet Ölçüm (44) bunlardan sadece birkaçı. Bu arada Engin Ceber vahşice öldürüldükten 1 yıl sonra mahkeme hakkında yakalama kararı verdi.’’ "Sanıklardan Engin Çeber, İlker Turan, Orhan Deniz, Musa Kart, Çiğdem Dağdeviren, Derya Toğaçar, Gülşah Mersin, Serap Bağdatlı ve Burcu Taner bulunamadıklarından haklarında CMK 98 gereğince yakalama emri çıkarılmasına, yakalandıklarında en yakın asliye ceza mahkemesine sevkine ve ifadesinin alınıp derhal serbest bırakılmasına karar verildi." Bunlar hakimin sözleri. Bu arada yanlış anlaşılmasın ben genelleme yapmıyorum sadece bunun bir cinayet olduğunu ve bunun çözülmesini istiyorum. Bakalım ilerleyen zamanlarda bu konuyla ilgili daha neler duyacağız? Umarım daha fazla kişi ölmeden bir sonuç alınır.
( Ehemniyet başlıklı yazı ahmet-seyhan tarafından 22.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu