M. NİHAT MALKOÇ
Zaman durmuyor yerinde. Günler
günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalıyor. Neticede hayat döngüsü
sürüp gidiyor. Bu akış bizi zaman nehrinde sürükleyip duruyor. İşte öyle de bir
Kurban Bayramı daha geldi, geçiyor. Yine milletçe bayram ediyoruz.
"Kurban" sözü lügatlerde mastar olarak
"yakınlaşmak", isim olarak ise "Allah'a yakınlık sağlamaya
vesile kılınan şey" mânâlarına gelmektedir. Dinî anlamda ise ibadet gayesiyle belirli bir vakitte, belirli şartları
taşıyan hayvanı (koyun, inek, deve...vs.) usulünce boğazlamak ya da bu şekilde
boğazlanan hayvan” şeklinde
tarif edilmektedir.
Kurban bayramı, diğer dinî ve milli
bayramlar gibi bizi birlik ve beraberlik içinde tutuyor. Farklılıklarımızı bir
zenginlik olarak görüp et ve tırnak gibi oluyoruz bugünlerde. En zor zamanlarımızda bile kaderde,
tasada, kıvançta ve sevinçte bir olarak bizi ayrıştırmaya, bölüp
parçalamaya çalışanları hasetlerinden çatlatıyoruz. Asırlardır İslâm'ın
bayraktarlığını yapan bu millet, her dönemde büyük bir vakarla hareket ederek kendine yakışanı yapıyor. Bu onurlu duruş
bizi karşımızdaki şer ittifaklarına karşı daha bir güçlü, diri ve iri tutuyor.
İslâm'dan önceki inançlarda da yer
alan kurban, bağlılığın ve adanışın sembolüdür. Öyle ki Hz. Âdem'in oğulları
Habil'le Kabil'e kadar dayanır. Kurban gerek kavram, gerekse ritüel olarak
kültürümüzde çok geniş bir yer tutan bir ibadettir. Kurban kelimesiyle ilgili
birçok deyim vardır. Bunlar arasında "kurban olmak" (kurban olduğum),
"kurban gitmek", "kurbanlık koyun gibi" ilk akla
gelenlerdir. Bunun yanında kurbanla ilgili atasözlerimiz de mevcuttur. "Kurban
etiyle köpek tavlanmaz" (Bir rastlantının getirdiği geçici iyi durum,
beklenen gerçek iyiliği sağlamaz.), "Nasipsiz
köpek, kurban bayramında köy dışında bulunur." (Kısmeti kapanan
insanlar ne kadar çaba gösterseler de bunu değiştiremezler.)
Bayram sabahı herkes erken kalkar,
en temiz ve en yeni elbiselerini giyerek güne öyle başlardı. O gün, aile fertleri günler
öncesinden planlanmış zengin kahvaltı sofrasında bir araya gelirdi. Kahvaltı
sonrasında büyükler kurbanlarını keserdi. Kurban etleri üçe bölünerek üçte biri kurban kesemeyen fakir fukaraya, üçte biri
akraba, komşu ve tanıdıklara dağıtılırdı;
üçte biri de ev halkına tahsis edilirdi. Böylelikle kurban ibadeti gayesine uygun
gerçekleştirilirdi. Bugünkü insanların çoğunun yaptığı gibi etler derin
donduruculara doldurulmazdı.
İbrahim'ce bir adanış, İsmail'ce bir
teslimiyet olan kurban, paylaşmaktır. Manevî bakımdan Allah'a yakın olmaktır.
Bizi insan kılan vefanın ve sadakatin timsalidir. Birlik ve beraberlik duygularının
coştuğu; hüznün, acının ve yalnızlıkların paylaşılarak azaltıldığı uhrevî bir
zaman dilimidir. Müslümanların müşterek
bir değeri olan kurban berekettir, yarınlara dair umuttur. Kurban, Allah'ın biz
müminlere bir lütfü ve keremidir.
Bayramlar zaman zaman acılaşan
hayatımızın neşe kaynağıdır. Birlik ve beraberliğin çimentosudur. Bu vesileyle Kurban Bayramı'nızı en içten
dileklerimle kutlar, bu bayramın İslâm âleminin birliğine ve uyanışına vesile
olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.