Deneme / Hayata Dair Denemeler

Eklenme Tarihi : 1.07.2023
Okunma Sayısı : 229
Yorum Sayısı : 0

                   

                                                                                              M. NİHAT MALKOÇ


            Zaman durmuyor yerinde. Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalıyor. Neticede hayat döngüsü sürüp gidiyor. Bu akış bizi zaman nehrinde sürükleyip duruyor. İşte öyle de bir Kurban Bayramı daha geldi, geçiyor. Yine milletçe bayram ediyoruz.

 

            "Kurban" sözü lügatlerde mastar olarak "yakınlaşmak", isim olarak ise "Allah'a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey"  mânâlarına gelmektedir. Dinî anlamda ise ibadet gayesiyle belirli bir vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanı (koyun, inek, deve...vs.) usulünce boğazlamak ya da bu şekilde boğazlanan hayvan” şeklinde tarif edilmektedir.

 

            Kurban bayramı, diğer dinî ve milli bayramlar gibi bizi birlik ve beraberlik içinde tutuyor. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görüp et ve tırnak gibi oluyoruz bugünlerde. En zor zamanlarımızda bile kaderde, tasada, kıvançta ve sevinçte bir olarak bizi ayrıştırmaya, bölüp parçalamaya çalışanları hasetlerinden çatlatıyoruz. Asırlardır İslâm'ın bayraktarlığını yapan bu millet, her dönemde büyük bir vakarla hareket ederek  kendine yakışanı yapıyor. Bu onurlu duruş bizi karşımızdaki şer ittifaklarına karşı daha bir güçlü, diri ve iri tutuyor.

 

            İslâm'dan önceki inançlarda da yer alan kurban, bağlılığın ve adanışın sembolüdür. Öyle ki Hz. Âdem'in oğulları Habil'le Kabil'e kadar dayanır. Kurban gerek kavram, gerekse ritüel olarak kültürümüzde çok geniş bir yer tutan bir ibadettir. Kurban kelimesiyle ilgili birçok deyim vardır. Bunlar arasında "kurban olmak" (kurban olduğum), "kurban gitmek", "kurbanlık koyun gibi" ilk akla gelenlerdir. Bunun yanında kurbanla ilgili atasözlerimiz de mevcuttur. "Kurban etiyle köpek tavlanmaz" (Bir rastlantının getirdiği geçici iyi durum, beklenen gerçek iyiliği sağlamaz.), "Nasipsiz köpek, kurban bayramında köy dışında bulunur." (Kısmeti kapanan insanlar ne kadar çaba gösterseler de bunu değiştiremezler.)

 

            Eski bayramlarla bugünkü bayramları kıyasladığımızda söze hep bir nostalji ifadesi olan "Âh o eski bayramlar!.." nidasıyla başlarız.  Gerçekten de eski bayramlar bugünkülerden farklı mıydı? Onları farklı ve güzel  kılan asıl unsur neydi? Bugün o duyguları hakkıyla ve lâyıkıyla niçin yaşayamıyoruz? Daha cevap bekleyen bir sürü sorular var zihnimizde.

 

            Eski zamanlarda söz konusu bayramlar, anlamına uygun biçimde kutlanırdı. Bayramlar şehirden uzaklaşıp tatil beldelerine gitmek, kaçamak  yapmak için araç kabul edilmezdi. Aksine bayramlar vesile sayılarak aileler yakından uzaktan bir araya gelir, sıla-i rahim yapılırdı. Bayram neşesi bayram namazında değil,  bir hafta önce başlardı. Aile fertleri tarafından günler evvelinden bayrama hazırlık yapılırdı. Bu minvalde öncelikle genel bir temizlik yapılır, sonradan da mükellef yemekler ve tatlılar hazırlanırdı. İnsanlar hediyeleşmek için adeta birbiriyle yarışırdı. Bayram namazından çıkıldığında uzun bayramlaşma kuyrukları oluşturulurdu. Böylece dostluk ve samimiyet pekiştirilirdi. Ardından mezarlıklara gidilerek ebediyete irtihal eden ana babaya, eşe dosta Kur'an okunur, rahmet niyazında bulunulurdu.

 

            Bayram sabahı herkes erken kalkar, en temiz ve en yeni elbiselerini giyerek güne öyle  başlardı. O gün, aile fertleri günler öncesinden planlanmış zengin kahvaltı sofrasında bir araya gelirdi. Kahvaltı sonrasında büyükler kurbanlarını keserdi. Kurban etleri üçe bölünerek üçte biri kurban kesemeyen fakir fukaraya, üçte biri akraba, komşu ve tanıdıklara dağıtılırdı; üçte biri de ev halkına tahsis edilirdi.  Böylelikle kurban ibadeti gayesine uygun gerçekleştirilirdi. Bugünkü insanların çoğunun yaptığı gibi etler derin donduruculara doldurulmazdı.

 

 

            İbrahim'ce bir adanış, İsmail'ce bir teslimiyet olan kurban, paylaşmaktır. Manevî bakımdan Allah'a yakın olmaktır. Bizi insan kılan vefanın ve sadakatin timsalidir. Birlik ve beraberlik duygularının coştuğu; hüznün, acının ve yalnızlıkların paylaşılarak azaltıldığı uhrevî bir zaman dilimidir.  Müslümanların müşterek bir değeri olan kurban berekettir, yarınlara dair umuttur. Kurban, Allah'ın biz müminlere bir lütfü ve keremidir.

 

            Bayramlar zaman zaman acılaşan hayatımızın neşe kaynağıdır. Birlik ve beraberliğin çimentosudur. Bu vesileyle Kurban Bayramı'nızı en içten dileklerimle kutlar, bu bayramın İslâm âleminin birliğine ve uyanışına vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.

 

( Kurban, Hakk'a Ve Hakikate Adanıştır başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 1.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu