Bir eşek düşmüştür kör bir kuyuya
Kurtulmak zor gibi hayli derinde
Çırpınıp dursa da aksilik bu ya
Hüsrana uğramış her seferinde
Gücü tükenince dalmış uykuya...
.
.
⚘Kendine getirmiş tanıdık bir ses
Uzun kulakları dikilmiş birden
Bakmış ki kuyunun başında herkes
Son bir gayret ile doğrulmuş yerden
Heyecan dorukta... tutulmuş nefes
Herkes çare ummuş Mıhtar Ömer'den
.
.
⚘Eşşek hayli ağır çukursa derin
Gücünü denemiş onlarca bilek
Faydası olmamış dökülen terin
Naçar da kalınca kazma ve kürek
Morali bozulmuş Mıhtar Ömer'in
Seslenmiş öfkeli ve iç çekerek;
.
.
⚘Kepçemiz olsaydı ya da vincimiz
Ne boşa giderdi akıtılan ter
Ne yarım kalırdı bu sevincimiz...
Hava kararmakta; bu kadar yeter
Bileği kuvvetli birkaç gencimiz
Hayvanın üstünü toprakla örter...
.
.
⚘Maksat zavallının ağrısı dinsin
Ölmesin acıyla ve yavaş yavaş
Biriniz yemekle kuyuya insin
Elma armut verin biraz da lavaş
Garibim son bi kez bari sevinsin...
Derken farkedilir gözlerinde yaş.
.
.
⚘Malumdur eşeğe karar ve niyet
Başlar anırmaya; aaaiii 'de aaii
Vicdanı olana mesaj açık, net;
"Öldü mü insanlık; bu mudur yani?
İnsafa sığar mı böyle eziyet?"
Ne bilsin ki nedir çareye mani...
.
.
⚘Herkes zanneder ki taş kanattıkça
Tükenir umudu, azmi azalır
Kürekler üstüne toprak attıkça
Silkeler eşekcik altına alır
Yükselir anbean acı tattıkça
Sonunda hedefe bir karış kalır.
.
.
⚘Şaşkındır sonucu gören nice genç
İçlerinden biri durumu çakar
Anlar ki tam ise azim ve direnç
Her canlı düştüğü girdaptan çıkar...
Mutlu sonla biter bu zorlu süreç;
İnsanı dert değil pes etmek yıkar!
.
.
⚘Susayan naçarın ikramı Hakk'tan
Bilen kul zehrolsa kanarak içer
Akleden göçerken süslü konaktan
Derdinden ders alır bir ibret biçer
Olmanın usulü çıkıp kundaktan
Düşmekten, pişmekten... yanmaktan geçer.