Her sabah yorgun ayaklarımın
Günışığında tepelerine vurduğu saatlerde
Deniz fenerine göz kırpan kıyılarında
Yüzyıllardır aşığım denizine
Nasıl anlatılırsın ki sen
Tahayyülün zor
İstisnalarla vücut bulmuş zat-ı şahanen
Gel aklımı çalmadan sığırcık kuşları
Bir İstanbul tut yüreğimden…
Seni anlatan kelimeleri bulmak zor
Ağrılı hasretlerin ve girift bilmecelerin
Çocuksu durağında
Seyyal bir yalnızlıkla yükümlü dudaklarım
Zaten hayallerime de uğramazken
Yansımalarının düştüğü
O muhteşem boğazdayım
Derin sızılar uğramışken dizlerime
Bir İstanbul tut yüreğimden…
Can peygamberin masumiyeti düştü bu şehre
Kanatların altında parladı tepeleri
Eyyüb El Ensari’nin dualarından geçtim
Akbaba Sultan’ın ayaklarının ucundan
Mehmet Emin Tokadi okşadı saçlarımı
Aziz Mahmut Hudayi’nin avuçlarındayım
Fatih’in kartal bakışlarının altında
Bir İstanbul tut yüreğimden…
Paha biçilmez üç gerdanın ayakları
dibinde
Karadeniz’in az tuzlu suyunu yudumluyorum
Çırpınıyor dalgalar
Onlar çarptıkça kıyılara
Yüreğim mitoz bölünme mağduru
Asya’dan Avrupa’ya gönderiyorum küle dönen gölgemi
Küllerim savrulurken kız kulesinden Ayasofya'ya
Bir İstanbul tut yüreğimden…
Uyu ey sevgili
Umudun kanatlarına Hazerfen AHhmet Çelebi
Galata'dan rüzgâra karışsın gülüşün
Leylaklar erguvanlar laleler yeşersin gözlerinde
Bir martı gibi dikey geçsin şehrin vapurları hayallerimizden
Bize mutluluğu çok görenlere inat
En güzel resimleri çiz gökkuşağına
Ve daha fazla bekletmeden
Bir İstanbul tut yüreğimden…
Adem Efiloğlu