Işıktan oyunmuş gördüğüm meğer,
Bir rüzgâr, bir ateş belki serince.
Kayboldu değere verdiğim değer,
Bendeki benliğe zincir gerince.

Tren düdüğünde nemlendi çile,
Dağların ardına gizlendi hâle,
Dünyadan muhacir ukba’ya köle,
Nedenler niçine hesap sorunca.

Kurudu ağzımda biçare nefes,
Zehirden kıymıklı yaralı menfes,
Bir zeytin tanesi kalp denen kafes,
İçinde aczini öksüz görünce.

Yetişir boşluktan yediğim tokat ,
Çöktü sırça saray çırpındı takat,
Labirent artığı kupkuru fakat,
Aynalar paslanıp zaman durunca.

Ve sükut ve sükut zehirden acı
Keskin bıçak gibi sivridir ucu
Anladım bu derdin yoktur ilacı
Huzur bir kuyu aç bana derince

Kafdağı ardına gizlendi vefa,
Lügâte yasaklı biçâre sefa,
Fizan’a sürgüne can atar şifa,
Akrep- yelkovanı felek kurunca.

Kıvrıl sol yanıma fikrin has gülü,
Yetişir ektiğin gül diye külü,
Hicran kefeninden sıyrıldı ölü,
Her gece göz açık kabre girince.

Gün gelir acıdan feryat beslenir,
Vuslat çınarına firkât yaslanır,
Bir gün Makberî’ye ecel seslenir,
Son hayâl son buğu cama vurunca.

Makberî – Ahmet Akkkoyun……..28/04/2010….22:45….İst
( Aynalar Paslanıp Zaman Durunca başlıklı yazı Ahmet Akkoyun tarafından 30.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu