Nasıl bir vakte düştü, şu ömür
teranemiz,
Felaket dört yanımız, her halde gümandayım.
Çocuklar ölüyorsa, hiç güler mi
hanemiz,
Karışmış tüm hesaplar, boranda
dumandayım.
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
Sevgi saygı kaybolmuş, kul hakkını bilen yok,
Düşmüşlerin bitmeyen, yaşlarını silen
yok,
Herkes kendine yaşar, ekmeğini bölen
yok,
Şaşırdım bu hallere, çözümsüz
buhrandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
İnsan kanını içen, soysuzlar duyar
oldum,
Pedofiliyi duyduk, duydukça ayar
oldum,
İçimde ki nefretle, sifkaflı sayar
oldum,
Yüreğim isyanlarda, şiddetli bir
andayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
İnsanlığın onuru, çiğnenmiş eziliyor,
Üzüldüm diyenlerse, yalandan
üzülüyor,
En kutsal değerlerin, üstünde
geziliyor,
Şükür ki bu vahşetten, uzakta bir
yandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
İki yüzlü batının, çatlamış ar
damarı,
Kendine demokrasi, tutturduğu ayarı,
Elbet bir gün vursun da adaletin şamarı,
Doğruluk şiarında, işte ben
meydandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
Edep haya ve ahlak, seviyesi
yerlerde,
Bozulmalar başladı, kapı gibi
erlerde,
Hala çözüm üretmez, ne fayda var
serlerde,
Her söylem oyalama, ah nasıl
yalandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir zamandayım.
Fütursuzca söylendi, para etti
yalanlar,
İlk depremde patladı, çimentosuz
kolonlar,
Dünyayı hayatının, merkezinde
kılanlar,
Şükür sizden uzakta, varsayın,
fizandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
Ah Âdemi bu zaman, her yönüyle
felaket,
Doğru insan olmakta, kimsede yok
dirayet,
Mevlamdan gayrısına, kime etsem şikâyet,
Elbette gideceğim, sessiz bir
limandayım,
İkiyüzlülük dolu, iğrenç bir
zamandayım.
Âdem Efiloğlu