Efkarinan kurulu sedirlere
kainatini kurarak, sözgelimi araligindaki kapi esik sokak yel yol yamac ve hayata
yaslandigi vitrini cinlayip tükenen fasilanin..
Eeeee, rahmetli Cugulli,
klarnetli jikleye dokunsan, fotörü ceketi sağıltsan, çalgıyı da cümbüşü de
esnaf çarşı kumarcı binnaz filan, dünyanın haline insanın gidişine zamanın
dönüşüne bir yol bir hal bir göz bir sallantı bir duruş bir çığrış ile görsen baksan
yaaa..
Tanıyıp bilmekse “ bu malzeme bu piyasa pazarını
tutar götürür satana kumbarası gıcır çok şey kazandırır “ gibi değil de, aklın
izi, halin meramı dilin maksadıyla malum olan kültür de yaşayanın neyi nasıl
yaşadığına veya yaşattığına dair kendisine özgü ve devrine çağdaş inişi çıkışı
kederi sevinci belgeleyip kanıtlayan bütün ayrıntı ve detaylarıyla kaydını
tutan; ilkeli kurallı sorumluluğun hayat harmanı, insanlık ilişkisi, mutluluk
dayanağı, geçim kaynağı, yaşama sevinci, dünya devranı ve toplumsal dolaşımına
dair özdeşlik değeri ve haldeşlik vesikasıdır.
Ve tekdüzelikleri özgürlüğe koldaş, öz
güvenliliğin merakı onuru harcı ve hakkıyla, hiç bir çengel engel tanıyıp
umursamaksızın kenara koyan ; sahtelik parlatarak parfümlenmiş pozlara rollere
şikarlara sahnelere kılıflara örtülere kabuklara ve salonlara girer çıkar
gibilerden uzak, bütün bilindik tanıdık üzerelerin gönül heybesindeki
klavuzuluğuyla hususi yoldaşlığı yalnızlığının özüne itibarına taşıyıp götüren
saygın ve sorumlu duyarlılıklarla..
Ordan öteye değilse ne ilimi vardır ne sanatı;
ne dirliği vardır ne denge değeri , bağnaz gericiliği ve keyfi zorbalığı
hükümranlık sultasına servet sermayesi bilen koyu, derin, bulanık, iltihaplı,
kirli ve gerilimli tıkanıklıkların ve karanlıkların.
Ve bu yüzden insanlık da, dünya hayatı da hep
hata veren virüslü hastalıklı ve sorunlu silsile bozgunların salgın üretip
mutsuzluk tüketen süper dangalaklık sanayisine kul köleleşir.
Kırbaç kırbaca, fellik fellik..sürprizsiz
saklısız gizlisizce bazan yola bazan yalın çıplak bazan taşlık dikenlikte silik
izler ve suskun seslerle bazan kumda yitik yılgın kundura bazan derin uykuda
sen tasalanmayasın sancısıyla bazan uzaklara çağrılan dağlardan ve seslenilen
kuyulardan haber getirmeyen kuşlara bazan ayan beyan cam kırıkları ayazında can
havline sürgün göçmen ve uyanık
Bazan seyirde bazan seyrandan bazan sergiden
bazan hedikten bazı bazı harmandan..
Günde ahirde ve zahirde ,
içinden çıkılmaz boğuşmalarla fesatlaşıp kabus kin garez boğumlarının insanı
kendi kendisiyle rezil rüsva muhtaç ve murdar ettiği, saplantıları sonuç
vermeyen kıtlık kıyametliliğin götürü yıkıntı yozuntu ve silinti hesabına Söz de,sukut da, halince
vakitlicedir. Söz de sukut da her şartta yerine gününe eksikse fazlasına ; “
söz bir Aşk bir “ harfini heceleyerek ilim irfan yol akıl duruş direnç talep
arz yordam duygu düş ve düşünce öğretisinin kişiyi hem kendine hem de saygınlık
mertebesine bildirip duyurup yaklaştıkça öze yetiştiren sağlamlıktan hayatın
değer kıymete yazdığı ve dünyayı kurup onurlu dengeli ve düzeyli tedavüle koyan
bütün saklısına sırrına bağladığı eşik eksen kıstas ve ilkesellik üzere…
Sözüm hem meclisten içeri hem meclisten dışarı,
sözüm hem aşkı sevdadan ötürü hem kitabın orta yerinden ilk satırı son
sayfasına kadar dair özet içerik anlam ifade ilgili ve ilişkinliğiyle, yapacak
başka ne var diye avare çukurlarına, sayı sıralamalarına ve sıkıştıkça kendini
imha eden karşılığını yitirmiş soru boşluklarına bocalayıp boğulmadan hakkı
hissesi payı devri döngüsü günü dünüyle, kahır çölüne nizah çöplüğüne eyvahlar
enkazı yükleyip pişmanlık ve keşkeler zavallılığına yığılıp biriktiren yılgın yitik
ve ezik ertelemelerle teneşiri boylamaksızın göz doyuran gönül güzelleştiren
ömürden ömür tazeleyip yapılacak en güzelini ve vazgeçilmezini yaparak
yaşıyoruz işte.. Daha ne olsun.. ?!
Hücre hücre eski çağları
akustik estetik dağılım şirketinin yenisine tarumar, Yaşayan rüyaların eksiğine
fazlasına zifir karanlık boşlukları hatırlatan veya unutturan bütün geride
kalanlara her neyselerden kayıtlı tecellisiyle yerde solan gökte dalda kuruyanlar
yanısırasında nihayete ermeye niyetli elden düşme bir hayata karşın ….eceline
kişneyen cinnet robotlarına makinalarına ve yaratıklaşmış insan formatlarına
karşın …
Gündüzü salacaya koyarak durup doğurmaksızın
Geceyi içine saklayıp gömen karanlığa karşın
Uçtukça serçeleşen ürkekliğin susuz aç suskun
sisli buğulu direkler evler evreler arasında
Bunca kir kibir yozlaşma bencillik çıkarcılık ve
çarpıklık çukur çağında, çalgılar çıngıraklar sırrında ve sanatında
sakladıklarını dillendirip söylemeyebilir, güvercinler dolanıp dönüp mektupsuza
yerden gökten kesilip adres kaydından silinebilir , sen de sana damla damla
eksilerek yetmeyip yetişemeyebilirsin.
Bağırıp çağırıyorsak da boşuna değil, çamaşır
ipinde insan cesetleri ve ışık hızından betere ötesi berisi çark viran olmuş
hayat ve dünya
“ ölümse sebep eğlenmeye virane yeter “ demeye
az kaşsın..çeşidi çok fakat hergünü ecelle cebelleşik sesi soluğu kesilmiş ,
canı bedeninde hapis, özü ömrü bozulmuş eskimiş, çaresi çığlığı bitmiş tükenmiş
sancısı sızısı derdi belası çok; iyiliği horlayıcı saygınlığı sıfırlayıcı
sevgiyi katledici hakkı hukuku kökten silip ortadan kaldırıcı kibirden kahırdan
kaygıdan dertten beladan başkaca gündemi günü müşkülü ve geçimi olmayan intihar
çırpınışlarınnın zifir zindanlık dünyasında, zoraki yutkunarak bastırılmış
suskunluk kafes kilit ve kuşatmalardan döşünü bağrını yırtıp yolarak kopup
gelen arsız gigan ve avazların varıp gidebildiği yere kadar bağırmayacaksın da
ya ne yapacaktın… !? Yoksa ne…?!
Seyfi Karaca……..Aralik / 23