Gördüğüm
hayalleri bırakarak geride
Bir meçhulün içine akarım yavaş yavaş
Sözcüklerim buz olur ayazda zemheride
Sensizlik yüzüğünü takarım yavaş yavaş
Hayal miydi o günler o çarpıntı o heves
Alev
alev olurdu yakardı
bizi nefes
Nerelerdedir
şimdi içimi ısıtan
ses
Beklemek yorar inan bıkarım yavaş yavaş
Söylemiştim yıllarca tek sana düşer başım
Sen yoksan lezzeti yok tatsız ekmeğim aşım
Kurudu
pınarlarım artık akmıyor
yaşım
Çürürüm bir
köşede kokarım yavaş yavaş
Ey benim çimen gözlüm hiç beladan yılmazdım
Senin
kapın dışında kapılarda
kalmazdım
Her şeyim
sen olurdun sahipsizce ölmezdim
Artık son yolculuğa çıkarım yavaş yavaş
Kalbimde ki izlerin ne kadar derin yara
Alev topuyum sanki her yerim döndü kora
İsrafil üflemeden dünyanın sonu Sur’a
Yüreğimi yerinden sökerim yavaş yavaş
Karıştı ezberlerim hayata küser oldum
Her şeye asabiyim yel gibi eser oldum
Sevdanın müzesinde tarihi eser oldum
Resim gibi hayata bakarım yavaş yavaş
Çığlıklarım
boğulur söyleyemem ismini
Nasılda zor mevzuymuş bilmedim aşk kısmını
Yüreğime
astığım o emsalsiz resmini
Vakit geldi diyerek yakarım yavaş yavaş
Bu hicran yarasıyla kederimle yaşarım
Beyhude
aşkın için mezarımı eşerim
Şimdi umut ektiğim yarınlara şaşarım
Kurduğum hayalleri yıkarım yavaş yavaş
Âdem Efiloğlu