KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
EMİR OLUNDUĞUN GİBİ DOSDOĞRU OL
İnsanı değerli kılan en önemli özelliktir doğruluk. Doğruluk
olmazsa yapılan hiçbir işin, söylenen hiçbir sözün, tavsiye edilen hiçbir
tavsiyenin değeri kalmaz. İnsanlar sözüyle değer kazanır.
Doğruluğu; “doğruluk burada kullanılmalı, ama başka tarafta kulanılamaz”
demek mümkün değildir. Yine; “beyaz yalan” diye bir abuk söz var. Yalanın,
beyazı, karası, grisi, kırmızısı olmaz.Yalan yalandır.
Küçüklüğümde büyüklerimden hep duyardım; “vardığın yer kör ise sen
de gözünü kıypa bak”, “Zaman sana değil, sen zamana uyacaksın”, “Aman ha suya
sabuna dokunma”, “Sakın ha rengini belli etme” derlerdi. Bunların ne anlama
geldiğini sonradan öğrendim.
Kur’anı talim eden, Kur’anî ilkelerle hemhal olanlar, daha doğrusu
Müslümanlar iyi bilirler ki Allah’ımız bizden her durumda doğruluk istiyor.
Bugün bulunduğum makam gereği, dostlarımı incitmeyeyim, onların hatırından
çıkmayayım da halkı, tanımadıklarımı idare ederim.
Bugün baktığımız zaman, yalan, ayak kaydırma, tepeden bakma,
küçümseme, “ben yiyeim sen yeme, ben iyiyim sen fena” hamakatı benlikleri
sarmış. Bir türlü “benlik”ten “biz”liğe ulaşamıyoruz.
Sevgililer sevgilisi Peygamber efendimiz:
“Beni Hud suresindeki. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti
yaşlandırdı” buyurur. Ne ile emrolunduk? Elest bezmindeki; “Ben sizin rabbiniz
değil miyim?” sualine verdiğimiz: “Bela” (evet, Sen bizim Rabbimizsin)
cevabıyla. Böyle bir akde, böyle bir karşılıklı muhavere karşısında insanın
yalan söylemesi, doğrudan uzaklaşması mümkün olabilir mi?
Yine Peygamber efendimiz;
“Yalanla iman bir arada durmaz” der. Bir başka Hadisinde;
“Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman
sözünde durmaz, emanete ihanet eder.” Diyerek, Müslümanın, ilkeli, karakterli,
dik duruşlu, kararlı olduğunu anlatır.
Yüce kitabımız tamamen doğruluk üzerine ikame edilmiştir. Kur’ana
gönül verenlerin asla hangi şart ve ahvalde olursa olsun dik duruşundan, azim
ve kararlılığından taviz veremeyeceğini belirtir.
Eşrefi Mahlukat sırrına mazhar olmak; dosdoğru olmakla mümkün.
Adem olmak ve adam kalmak da hayatı boyunca şaka da olsa yalana tevessül
etmemekle ortaya çıkar. İnsanların; karakaşı, kara gözü, boyu posu, hitabeti,
karizması, bulunduğu makamı diğerlerini kandırmamalıdır. Ta ki hiçbir şekilde
yalan söylemediği, halkına ve insanlara tepeden bakmadığı, oy uğruna kırk bin
türlü takla atmadığı, konumunu korumak için can dostlarını karalayıp,
yaralamadığı… sürece.
Sözün özü; her şeyin başında samimiyet geliyor. Bunun adına da
Dini literatürde; ihlas adı veriliyor.
Kaybolmasın!
Attığın adımlar öze dokunsun,
Tarihe mal olsun iz
kaybolmasın,
Hayata insana söze dokunsun,
Zamanlar devranlar hız
kaybolmasın!
Hor görme kimseyi tatlı dil
kullan,
Cananları kucaklayan el kullan,
Muhabbete götürecek yol kullan,
Enaniyet bitsin “biz” kaybolmasın!
Kur’anî hayatı insana yansıt,
Gönüller fetheyle canları ısıt,
Dünyayı cennet kılmaktır kasıt,
Sevgiler saygılar haz
kaybolmasın!
Ömrü maskesizce kılmak ne
güzel,
Kullarla el ele olmak ne güzel,
Ruhlara inşirah salmak ne
güzel,
Riyasız hilesiz yüz
kaybolmasın!
Canlıyı doğayı sevmek marifet,
Ayırım yapmadan övmek marifet,
Kışı üşütmeden savmak marifet,
Güneşler solmasın yaz
kaybolmasın!
Elbet yaptığını, bir gün bulursun,
Can veren nefes ol, pişman olmadan,
Hesabın görülür, zorda kalırsın,
Yön veren nefes ol, pişman olmadan!
Hiç kimseye etme, ıstırap zulüm,
Takiptesin her an, gelecek ölüm,
Neden düşünmezsin; "nice bu halim?"
Ün veren bir ses ol, pişman olmadan!
Sünnetullah böyle, her gelen gider,
Kimler ne ederse, kendine eder,
Zerre kadar olsa, gün gelir tadar,
Hak sevgisini bul, pişman olmadan!
"Bu
gün Allah için ne yaptım" diye,