Eskiden beri siyasilerin en çok kullandıkları kelimelerden birisi statüko’dur. Aslına bakılırsa statüko geleneğin popüler kültürdeki karşılığıdır. Türk Dil Kurumu statükoyu en yalın anlamı ile “sürer durum” olarak açıklamıştır. Kısa ve öz bir ifadeyle statüko değişimin zıddıdır. Genellikle siyasi olarak kullanılsa da gelenek veya statüko toplum hayatını her alanını kapsayan bir kavram. Peki statükoya her zaman karşı olmamız gerekir mi?

            Herkesin malumudur ki; toplumları inşa eden ve bir arada tutan kültür aynı zamanda bir gelenektir ve yüz yıllar içerisinde oluşur. Kültür aynı zamanda toplumsal-kollektif hafızanın kaynağıdır. Çocukluğumda ermeni veya Yahudi kelimeleri küfre eşdeğer anlamda kullanılırdı.  

            Hem tarihte hem günümüzde Türk kelimesi de öyle değil mi? İnternette Aliya İzzetbegoviçe isnad edilen bir cümle bulunur.” Sırplar bize Türk derlerdi. Onlar için her Müslüman Türk’tü”.

            Tarihçi Abdülkadir Özcan ve Kemal Karpat bir konuda müttefiktir. Batı yüz yıllar boyunca Türk ve Müslüman kelimesini aynı anlamda kullanmıştır. Günümüzde Sırplar ve Ermenilerin her hangi bir Müslüman tanıdıkları olmamasına rağmen Müslümanlara olan düşmanlıkları herkesin malumudur. Ermeni-Yunan ve Sırpların Türk ve Müslüman düşmanlıkları onların statükosudur. Bu statüko hem Batı hem de Ortadoğu ülkelerinde mevcut ve aşılamaz şekilde kemikleşmiş.

            Hasbelkader yazdıklarımı okuyanların bildiği üzere siyasi konulara mümkün olduğu kadar girmem.

            Hayatın içindeki her konuda bir statüko vardır. Dini anlamda en satükocu dinler hiç şüphesiz Hıristiyanlık ve Yahudiliktir. Kilise ve Sinagoglar öyle bir satüko oluşturdular ki nihayetinde Hristiyanlık ve Yahudilik tamamen insan yapımı dinlere dönüştü. Doğal olarak işin içinde para ve güç olduğu için günümüz itibarıyla bu statükoyu kırmak neredeyse imkansız hale geldi. Sayısız Haçlı seferinin azmettiricisinin Papa olduğunu düşünürsek iddiamızın temelsiz olmadığı kabul edilecektir. Kilise yüz yıllar boyunca bu statükoyu korudu, halende korumaya devam ediyor. Gerektiğinde de kendini güncelliyor. Semai özelliğini kaybedin ve insan yapımı bir dine dönüşen Hıristiyanlığın kendini güncellemesi kendi içinde mantıklıdır. İnsanlar yaratılmış olduğu için hata yapması deneme yanılma usulüyle doğruyu bulması fıtratı gereğidir.

            Yazımızın amacı dinler tarihi hakkında bilgi vermek değil, kısa açıklamanın ardından İslami gelenekten-statüko-bahsetmeye başlayabiliriz. Bu yazının amacı- becerebilirsem- modernistlere karşı olan fikirlerimi aktarabilmektir. Başka bir amacım yoktur. Serdettiğm fikirler yalnızca şahsımı bağlamaktadır.

            İslam geleneği dört temel öğe üzerine bina edilmiştir. Bunlara edille-i şeriyye diyoruz.( Gerçeğe ulaştıran şey anlamında kelâm ve fıkıhta kullanılan terim. DİA) Edille-i şeriyye İslam hukukunun temelidir.( Kısa bir anekdot: Hukuk her ne kadar algımıza ceza kurumu gibi yerleşmiş olsa da bildiğiniz üzere İnsan ve toplum hayatının her alanını kapsayan bir kavram ve kurumdur. Doğum-ölüm arasında ki hayatımızın her anını hukuk tarafından belirlenen kurallara göre yaşarız, devletler de bu kurallara göre çalışır)

( Statüko başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 18.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu