Müslümanlar nereye koşuyor?
Allah'ın Elçisi, yolunu şaşırmış, sapkınlığa düşmüş olan Arap toplumunu muhkem ayetlerle insani bir noktaya çekmenin mücadelesini vermiştir. Bu zorlu bir yoldu, yılmadan Allah’ın yolunu göstermiş ve görevini tamamlamıştır. O dönemin şartlarını ıslah etmeye yönelik inen ayetlerle toplumunu yönetmiştir. 622 yılında Medine Site Devletini kurmuş, Medine sözleşmesini insanlara duyurmuştur. Müslümanlarla, Hristiyan ve Musevilerin pazar yerlerini ayırarak kargaşayı ve istismarı önlemiştir. Suçluları da kendi dinlerinin hükümlerine göre cezalandırılmasını sağlamış ve adaleti tesis etmiştir. Özgürlükçü bir devlet yapısı inşa etmişti. Düşman kabileleri barıştırarak huzuru ve güveni sağlamıştır.
Melek konusunu biraz açmakta fayda var: Cebra(il), Azra(il), Mika(il) ve İsraf(il) Allah’ın görevli melekler diye bilinir ve bu meleklerin hiç birinin adı Kuran’da geçmez. Cebrail için Cibril, Azrail için ölüm meleği tanımlaması yapılır. Günümüz din âlimleri bu kelimelerin etimolojik araştırmalarını yaptılar; geleneksel İslam’ın bize dayattığı meleklerin Kuran ile hiçbir alakasının olmadığını bilimsel metotlarla ortaya koydular: Dört büyük meleğin sonlarındaki (il-el) eklerinin İbranice bir kelime olduğu ve Tanrı anlamına geldiği anlaşılmıştır. Bu iki kelime sonraki dönemlerde Arap diline Allah olarak girmiştir. Bu bilimsel çalışmalardan da şu sonuç çıkmaktadır. Azra(il) Allah’ın yaşamı sonlandırma kudretinin adıdır. Cebra(il), Allah’ın bilgi yükleme kud-retinin adıdır. Mika(il), Allah’ın kozmik âlemi yönetme kudretinin adıdır. İsrafil ise kıyametin kopma anında duyacağımız Allah’ın kudretinin sesidir.
Bunun böyle olduğunu anlamak için insanların icat ettiği yapay zekâlı robotların nasıl programlanıp, insanlar tarafından yönetildiğine dikkat etmemiz gerekir. Robotları yapan mühendisler, hangi iş için robot yapacaksa, robotların beynine(cip) yapılacak işlerin programı kodlanır ve robot programlandığı yönde vazifesini yerine getirir. Bir iş için programlanan robotlar, alanı dışında başka bir iş için işlevsiz kalır.
Allah’ın elçisi vefat ettikten sonra dört halife dönemi başladı. Bu dönem de sona erdikten sonra Emevi, sonra da Abbasiler dönemi başladı. Bu iki dönemde İslam Dini yozlaşmaya başladı. Çünkü muktedirler, varlığını sürdürebilmek için İslam Dinini siyasi ve ticari bir araç olarak kullandılar. Muktedirler, yaptıklarının dayanağını Kuran’da bulamayınca; saraylarında oluşturdukları hadis odalarında görevli hadisçilere hadis yazdırmıştır. Ünlü hadisçi diye bilinen Ebu Hureyre; nam-ı diğer ‘kedi babası’ Emevi sarayına dirhem karşılığında hadis sattığını itiraf etmiştir.
Ve sonraki dönemlerde mezhepler ortaya çıktı. İlk dönemlerde iyi niyetle ortaya çıkan bu mezheplerin tamamı dini liderlerinin yorumlarından ibarettir; asla Kuran İslam’ını temsil etmezler. Bu mezhep imamları bilindiği üzere farklı coğrafyalarda faaliyet göstermiş ve içinde bulunduğu toplumun ve coğrafyanın ruhuna uygun olarak ve tabi ki Kuran’a da uygun olacak şekilde din adına sorulan sorulara cevaplar vermiş ve yorumlarda bulunmuşlardır. Bu sebeple, hiçbir mezhebin din adına hükümleri ve yorumları birbirine uymaz. Merak edenler, tüm mezheplerin din a-dına yaptığı yorumlara ve içtihatlara baksınlar ve birbirine hiç uymadığını görsünler. O dönemlerde mezheplerin ortaya çıkmasını normal görmek gerekiyor. Asıl mesele, geçen zaman içinde mezhepçilik bir kangren gibi Müslümanların dini inançlarını bir kangren gibi kemirmeye başladı. İslam yozlaştırıldı. Her mezhep bir başka mezhebi düşman gördü, hatta ‘zındık’ olmakla suçladılar. İslam tarihine bakarsak eğer, Ebu Hanife’nin Emevi yönetimine başkaldırdığı ve sarayın önünde uydurulmuş tüm hadisleri yaktığını görürüz. Karşılığında, 70 yaşında olmasına rağmen zindana atılmış, su ve kuru ekmekten başka bir şey verilmemiştir. Cezası müddetince sırtından kırbaç hiç eksik olmamıştır. İslam tarihi, bu ve benzeri olaylarla doludur.
Günümüzde tarikatlar, mezheplerin alt kolları olarak
ortaya çık-mıştır. Cemaatler de tarikatların alt kolları olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüz mezhepleri, tarikatları, cemaatları, kendi din anlayışlarını ideoloji
haline getirip, mensuplarına dayatmaktadır. Ne kadar hurafe, ne kadar
uydurulmuş ve birbirini tekzip eden hadis yığını var ise din diye Müslümanlara
anlatılıyor. Düşünme
Rezillik ve ahlaksızlık halen devam ediyor. 10-13 yaşlarındaki çocuklarımıza bu iblis yuvalarında nasıl tecavüz edildiği artık saklanamayacak gerçekler olarak ortaya çıkıyor. Ne yazık ki bu pedofili, şizofren iblislere hiçbir ceza verilmiyor! Çok ilginç değil mi sizce? Tacize ve tecavüze uğrayan bu yavrularımız yaşadığı bu ağır travmayı ömür boyu yaşamaya mahkûm oluyorlar. Kimi aileler, tarikat mensubu olduklarından halen şeyhlerine toz kondurmuyorlar! Soruyorum, böyle bir zihniyet nasıl bir zihniyettir, bu din anlayışı nasıl bir din anlayışıdır? Nerede Kuran hükümleri? Nerede Hz. Muhammed’in o temiz hayatı? Bu sebeple; bu merdiven altı Kuran kursları ve ilim yayma cemiyeti adı altında pislik üreten ve insanları İslam’dan uzaklaştıran tüm yapılar yok edilmeli, halkın sırtından elde ettikleri mal varlıklarına devlet el koymalı; taciz ve tecavüzden sabıkalı ne kadar sakallı şeytan var ise hepsini cezaevine atmalıdır. Arınmalıyız. Kendimize gelmeliyiz ve çocuklarımızı bu şeytan bataklığından korumalıyız; biraz erdem, biraz vicdan ve din bilgimiz hâlâ kaldıysa tabi!
İslam Dinine göre; Müslümanlar birbirinin kardeşidir. Emperyal devletler, “vekâlet savaşçıları” olarak organize ettiği dinci-radi-kal terör örgütleri kuruyor, hedef seçtikleri İslam ülkelerin dini ve etnik yapıları kaşınarak birbirine düşman ediliyor ve bu vekâlet savaşçıları hedef ülkelere gönderilip, devletleri cehenneme çeviriyorlar; milyonlarca Müslümanın kanını döküyorlar! Dinci-radikal terör örgütlerinin inanç temellerine bakıldığında ağırlıklı olarak Sünni oldukları görülür; Şia’ya bağlı olarak örgütlenen radikal-dinci örgütlerin olduğu da göz ardı edilmemelidir. Emperyalizmin maşası olan bu İslamcı-cihatçı dinci radikal terör örgütleri efendilerinin istediği ülkeleri alt-üst ederek yeni devletçiklerin oluşmasına, yeni kukla yöneticilerin işbaşına gelmesine hizmet ediyorlar. Karşılığında milyonlarca dolar para alıyorlar! İşte ben, baştan beri anlatmaya çalıştığım olaylar üzerinden diyorum ki İslam Garip!
Gerçek anlamda temiz yaşamanın kuralları Kuran’da 113 temel emir ve yasaklar halinde muhkem olarak bildirilmiştir. Bu emirleri ve yasakları okuyanlar, Allah’ın insanlardan ne istediğini hemen anlar; anlamak için sakallı-cübbeli iblislerin ocağına gidip, “bu ne anlama geliyor?” diye sormaya gerek duymaz.
Kuran’ın şu müthiş ayetiyle konumu tamamlıyorum. Bu ayeti okuyunca neden bu kadar yazdığımı da anlamış olacaksınız.
İşte Elmalılı Hamdi Yazır’ın meali: “Dinlerini parça parça edip, grup gurup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.” (En’âm-159)