Hayranlıktan titriyorum seni düşününce, gezegeninin manyetik alanına kapılıyorum,
Doğuştan yön bulma ustası kuşlar gibi kanatlarımı varlığına doğru çırpıyorum..
Neler yazıyor o nevruzu anımsatan yüzünde merak ediyorum
Afsunlu gözlerine nazarım değmesin diye, dağa taşa üzerlik tohumu serpiyorum..
Beyaz bir şala dönüşen zihnimi, kırmız böceğinden çıkarılan boya gibi parlak bir ala boyadın.
Öyle cüz cüz ayrıldım ki bir bütün olduğum günlerimi unuttum,
Özdeşliğin simgesi sen oldun artık benim için.
Haklıydım. Bu dünyaya göre değildim ben.
Çünkü senin dünyana ait küçücük bir kum tanesi olmaya hazırdım.
Tanrısal iyiliklerin, tek yürekte yaşam bulmuş halisin sen.
Çünkü bir insan özel bir ruha ve erdeme sahip olmadıkça, hükmetmeyi bilemez.
Senin hâkimiyetini hissettirmediğin en ufak toprak parçasını, yurdum olarak saymıyorum.
Bu yüzden ısrar ediyorum, bir dizi küçük ve konforlu şehir inşa etmeliyiz.
Sokaklarını yollarını ihtişamlı Mor Salkım ağaçlarıyla süslemeliyiz..
Yakında darağacına çıkacak bir mahkûm gibi sensizliğe asılacak bile olsam, bunları yapmalıyız.
İpek bakışlı kadın!.. Bu ürküntü ve endişe bile beni yıldıramaz.
Yumurtadan yeni çıkan yavrularına, kendini hiç düşünmeden feda eden
Yaban pelikanı kadar cesaretim merhametime karışıyor.
Senin kalbime dolacağın o buz kıyamet günü bekliyorum.
Öylesine yazgıma boyun eğdim ki senle ya da sensiz sana geliyorum..
Kavşaktayım, nar ve portakal koruluğundan geçip, mizacına ilerliyorum..