Asumanın sesi isli bülbülleri havalanınca
Kalp ince bir sicim gibi yumağından sağılır
Muhtacının dizleri dibine bağdaş kurup
Yanak çukurlarına gül eken aşıklara inat
Ardına bakmadan yürür gider beyaz sardunyalar
Kutsal kuyudan su yerine ecel çekildiği gün
Feryatlar susam tarlalarından limonluklara
Güneşin az önce yaladığı yamaçlara ulaşır
Ruhu unutulmuş ölüme yolcu Maya kızları gibi
Sandaletlerine kederi bağlar beyaz sardunyalar
Kuvvete eril, güzelliğe dişil hükmü verildikçe
Ökçeleri yüksek, rastıklı ceylanları avlayan
Heveskar açlıklar dumana, küle dönmeye tutuşur
Paslanır, çeliğe dönüşmüş yenilmez sevdalar
Bir ömrün kefili olamadan solar beyaz sardunyalar
Gerçeküstü, cennet yarısı, taş oyması şehirlerde
Can kokusuna meftun, biaman gezer gökdoğanlar
Kuşanmaya iki adım kala, yok olmanın eşiğindeyken
Cömert bir tanrıçaya denk gelmenin utancıyla
Yine zamansız usturupsuz susar beyaz sardunyalar