AMA
Bir ulaşabilsem o dala ve bir yiyebilsem
yasakladıkları meyveyi.
Onu bütün azı dişlerimle ısırarak
gereği gibi, isterim şapur şupur yemeyi.
Pişman da olmam şu yemin niteliğindeki
sözlerim gereği.
Yemin ederim, etmem gururumu silkip
atacak olan o tövbeyi.
Ama uzanamıyorum meyvenin kendisine
tutunduğu dala,
Belki de dal uzanmak istemiyor doğru
bana.
Kesemiyorum kökleri semaya uzanan
ağacı da.
Yok ki yanımda hiç ıskalamayan, ölümün
kullandığı balta.
Ölümlü ölümle pazarlık üstüne
pazarlık yapsam da
O baltayı almak için kendisiyle
satranç oynuyorum hala.
Meyveyi almak için ne zahmetlere
girdiğime
Şahit olanlar acıyor ve sıkıntılarım
ile
Aç olmam arasında akli bir illiyet
kuruyorlar.
Sonra kendi hallerine şükür
ediyorlar.
Ama aç değilim, belki gözüm karnıma
nispetle
Hafiften hayat kemirici bir açlık
his etmekte.
Gözümü ise iyi değilim kontrol
etmekte.
Askere gitmek istiyorum ama
“ama” demeyi kesebilmiş değilim.