Tabiatın hükmü
saatidir
Dizgine
getirmeye kalkışan her kişi bozguna uğrattığı kadar ilahlık tasladığı ukalalığa
yanılır
Ve yenilir
Çünkü tarlanın
yolunu toprağın yurdunu bilerek
Irgatlarınki
gibidirler
Sönerken gün
Kızıllaşırken
güneş
Ufkun serin
soğuk göçebe çizgisinde alaca karanlık çöktüğünde
Ne vakit
gittikleri göçlerden tüneklerine döneceklerini akşamın kuşları
Herkes bir
halde binbir şekilde burdan öteye varılacak gidilecekten mümkünü muhasebesi
yokların meraklısı ve müşterisidir
Pörsüyüp
yaşlanarak ömür sığınağından yılgına bitkine ölüp gideceği garantisiyle
Burası neresi
diye bir soruyu ardında bırakan gazoz kapaklarına
garson gibi nasip işte
Ordan öteden
bir yerden ağustosta yazda belki
Belki
eylülünde hozan harman güzün
Neye ne zaman
nasip..
Sonuncu sefere
Son servis
gelince
Seyfi Karaca….
Temmuz/24