Kelebek
Mektupları - 5
bir kelebek misali sevda
bir konar, bir göçer
göçtüğü yerde yanar, yanar
yeni bir sevdaya konana kadar
Hani hatırlıyor musun? Seninle ilk konuştuktan bir hafta
sonra bu konuda hata ettiğimi söylemiştim sana. O an ki sesin hala
kulaklarımda; "Artık benimle konuşmayacak mısın? Bak konuşmazsan
küserim" demiştin ve o arada aşağı inerken "bana mektup yaz, bana
şiir yaz" diyerek çocuklar gibi heyecanlanmıştın ve işte o zaman haksızlık
etmemeliyim diye düşündüm kendi kendime. Açıkçası ben daha çok heyecanlandım,
bu kız beni seviyor diye. O zaman yazdığım şiiri hatırlıyorum. Şiirin son
kısmını anlamamıştın ve çok üzülmüştün. "Çünkü sen, sen olayı bilemedin"
diyordum o son mısrada. Elbette o şiir yine kendime olan bir seslenmeydi...
İşte seninle tek sorunumuz buydu zaten. Senin gerçek
benliğini ortaya koyamaman. Bunun için çok mücadele ettim kendi çapımda ama
başaramadım. Çünkü en başta senin bunu istemen gerekiyordu. Beni anlama sorunu
yaşıyordun, ama sen bunu bir sorun olarak görmüyor, hep bana kabahat yüklemeye
çalışıyordun ve bu giderek nefrete dönüşüyordu. Öyle bir hal aldı ki artık ses
tonumdan bile rahatsız olmaya başlamıştın. Asıl sorun bu değildi tabii ki. Asıl
sorun senin bana, benim de sana ulaşamamamdı. Ben bunun için çaba harcıyordum
ama sen bundan kaçıyordun. Kaçarken de beni yaralamaya, elinden geldiğince daha
fazla hasarla bırakmaya çalışıyordun.
Neyse, yazdığım şiire tekrar dönelim. Araya hafta sonu
girmişti ve ben seni üzdüm diye vicdan azabı duyuyor, sana ulaşamadığım için
kendi telefonuma mesajlar yazıyordum. Hatırlarsan yazdığım şiiri senden alarak
yeni şiirinden birini okumuştum ve yanağına bir buse kondurmuştum. Nasıl bir
duygudur, onu hangi sözcüklerle anlatayım sana bilmiyorum. Yazın kaynayan
sıcağında serin dalgalara kendini bırakmak gibidir. Yüreğin mavi bir denizin su
tazeliğindedir. Aşkta en güzel şey yarin yanağına masumca bir buse kondurmak
değil midir zaten. Ama sonraları nedense kızmaya başladın. Sanırım kabahat yine
benim başıma kalmıştı. Ama düşünsene, dünyanın en güzel şeyinden mahzun kalmak
ne kadar acı. İnsanın içindeki o derin boşluk gidiyor böylesi anlamlı bir
mutluluğa erişince.
Şöyle diyordum o kısa dörtlükte;
senin çocuk yanın vardı
bende sevgi büyüttü
çocuk yanın büyüdükçe
benim sevgim büyüdü
sen büyüdün, sevgim büyüdü
biz büyüdük
aman ha !
sevgim yaşlanıp ölmesin...
Büyük bir burukluk içinde söylemeliyim ki tüm duygularım
gelip son mısraya dayandı.
Bunu bir anı defteri gibi düşünebilirsin. Dikkat ediyor
musun sanki karşımdaymışsın, sanki seninle konuşuyormuşum gibi bir durum var
yazdıklarımda. Neden böyle bilmiyorum. Bir gün bunları okuyacağına dair umut mu
var içimde, yoksa senin şahsında kendimle mi hesaplaşıyorum. Aslında her ikisi
de doğru galiba. Gerçi pek önemi de yok zaten. Önemli olan bu yaşanmışların
tekrar yaşanıyormuşçasına buraya aktarılması.
Seninle en yoğun tartışmayı yaşadıktan, daha doğrusu seninle
aynı ortamda sana uzak kalmanın verdiği hırsla sergilediğim o tutkulu
davranışımdan kaynaklı bana kızman ve beni aşağılarcasına tavrın ve tartışmamız
ve mektup ve senin sonra bana "UNUT" diye mesaj yazman ve benim bu
sözcükle umutlarımın yeniden dirilişi ve bunu sana belli etmemem. Bunları da şu
dörtlükle ifade etmiş ve defterine yazmıştım;
bir kelebek misali sevda
bir konar, bir göçer
göçtüğü yerde yanar, yanar
yeni bir sevdaya konana kadar
Ne kadar kabul etmesen de bildiğim bir doğru var. Bu o kadar
çok şey ispatlıyordu ki, sana belki çok sıradan gelebilir. Aslında sen de
sıradan olmadığını kabul ediyordun ama bunu kabul etmek daha fazla sorumluluk
isteyecekti ve sen de bunu kaldırabilme gücünde hissetmiyordun kendini. İlk
verdiğim gülü son yaprağı çürüyene kadar çantanda her gittiğin yere beraberinde
götürmen sırf çiçeklere olan aşırı sevginden olmasa gerek. Tartışmadan sonra
kitaplarımı iade etmen, doğum günü hediyesi olarak aldığım kolyeyi çıkarman,
artık sana yazdığım şiirleri kabul etmemen, daha önceden bir şeylerin
varolduğunu ve onu bitirme çabasında olduğunun göstergesiydi. Yine her
konuşmamızda bana oldukça çaba gerektiren bir sertlikte davranmaya çalışman,
sanki sana ihanet etmişim gibi bir hisse sokuyordu beni. Bundan sonraki
mücadelem ise kendi adıma olan kusurları telafi etmekti, ama sen buna da
müsaade etmedin. Bunları bir şeyleri kanıtlamak için söylemiyorum, sadece
bununla ilgili ne yaşanmışsa not etmek istiyorum. Yoksa çocukları andıracak
şekilde sen şunu yaptın, ben bunu yaptım kavgasına girmek istemiyorum. Böyle
bir tartışmaya girecek kadar da sen’cil değilim artık...
Gözlerinin güzelliğiyle yüreğinin masumluğu arasındaki ince
çizgide bağlandığım sevgilim. "BİTİRMEK" bazı şeyleri başlatmaktan
daha kolaydır. Bitirişlerde kaçış vardır çünkü. Oysa başlayışta mücadele
vardır. İradeni her şeyinle ortaya koymak vardır. Benim için de bitirişin
başladığına inanıyorum, evet bitirmeye başlamak. Yine zoru seçiyorum. Bendeki
kaçış değil. Bu yazdıklarımı da dikkate alırsak, elimden geleni yaptığıma
inanıyorum.
bitirmekten söz ediyorum artık
oyunun son perdesi
türkünün son nakarat kısmı
nakaratlar tekrarlanır
ama mutlaka son bulur
ayrılık türküsü olsa da
Aşk'ın en derin acısı da
...
demir-ci