Gençliğimizin İslamcı yazarlarından Şule Yüksel Şenler''i benim yaşımdakilerin tanımamalarına imkan yoktur zannederim.
İmanlı genç kızlar O'nun yazılarıyla İslam'i şuura büründü. O'nun romanları nice yolunu kaybetmiş gençleri İslam ve vatan davasına gönül veren mücahideler ve mücahitler haline getirdi.

Yanılmıyorsan sene 1975 olacaktı.
Harıl harıl ,gece gündüz üniversite sınavlarına çalışıyordum. Nereden elime geçti hatırlamıyorum. O yıllarda çok popüler olan sonradan da Birleşen Yollar ismiyle flime de çekilen Şenler'in Huzur Sokağı isimli romanını gözümü kırpmadan bir gecede okuyup bitirdim. Öyle küçücük bir roman değil beşyüz küsür sayfa.
O kadar etkilenmiştim ki romandan "Eğer oğlum olursa adını Bilal, kızım olursa da adını Feyza koyacağım" demiştim. Bu iki isim romanın kahramanlarıydı.

Nitekim de öyle oldu. Oğlumun adı Bilal, kızımın adı da Feyza'dır.

Şimdi bundan sonraki olayı bizzat rahmetli Şule Yüksel Hanım'dan dinleyelim:
Huzur sokağı, Birleşen yollar ismiyle flime çekilecekti.
Filmin senaryosunun telif haklarının tamamı bana aitti. Flimde Bilal rolünü İzzet Günay, Feyza rolünü ise Türkan Şoray oynuyorlardı.

Flimin çekimleri için sete gittik. Bir namaz sahnesi çekilecekti. Kamera kayıta geçti. Namaz sahnesi çekilirken Türkan Şoray tahiyyata oturdu. Birden dikkatimi çeken bir şey oldu. Hemen rejisöre yaklaşarak stop demesini söyledim.Çekim durunca da "Türkan Hanım burada şuurlu bir islam hanımını oynuyor. Flimin hiç bir sahnesinin gerçeğe aykırı olmasını istemem. Namaz kılan bir hanımın tırnakları ojeli olamaz. Çünkü oje abdest suyunu altına geçirmediği için abdest olmaz ve abdestsiz de namaz kılınmaz." Rejisör kızdı. "O kadarcık teferruata da dalmayalım" diyince ben itiraz ettim. Münakaşa büyüdü. Ne olduğunu soran Türkan Hanım'a durumu izah ettim. Hemencecik aseton istedi ve onunla ojeleri temizleyerek tırnaklarını bana gösterdi "Şimdi oldu mu?" diye. "Evet" deyince de tekrar çekimler kaldığı yerden başladı. Tam namaz sahnesi yeniden çekiliyordu ki bu sefer de dışarıdan ezan sesi stütyoyu doldurdu. Tahiyyatta oturan Türkan Hanım gözyaşlarına boğularak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Hiç kimse sesini kesemedi Kim yanına gitse tersliyordu. Sonunda rejisör benim yanıma gelerek "Şule Hanım bunun dilinden ancak siz anlarsınız. Sesini ancak siz kesersiniz. Lütfen sakinleştirin de çekimlere devam edelim" dedi.
Yanına varıp neden ağladığını sorduğum zaman hiç unutamayacağım şu konuşma geçti aramızda.

-Şu ezan sesi beni o kadar derinden etkiledi ki kendime hakim olamadım. Onun için ağlıyorum. Keşke anlı şanlı Türkan Şoray olacağıma kimsenin tanıyıp bilmediği bakkal Mehmet Efendinin kızı Türkan olaydım da sizin gibi dinimi yaşayabileydim.

-Ama bu sizin elinizde. İstersenin bırakırsınız bu hayatı. Çekip sıyrılırsınız bu ortamdan kendinizi iman ve inanca verip dininizi yaşarsınız.

-Siz bunu kolay mı zannediyorsunuz? Ben böyle bir şey yapmaya kalkışsam bu adamların beni bırakacaklarını mı zannediyorsunuz?. Ben bunların ticaretleri için bir sermayeyim. Benim sırtmdan milyarlar kaldırıyorlar. Benim gençlik ve güzelliğim de bunlara sermaye oluyor. Ben bir kere batmışım bu batağa bir daha asla çıkamam.

Ağladı...Ağladı   Ağladı   .
Sonunda sakinleşti ve set ekibine dönerek.
"Haydi kaldığınız yerden devam ediniz" dedi.

Bir başka gün bir çiftlikte çekimler yapılmış ekip bahçede öğlen yemeği için masaların etrafında yerlerini almışlardı. Tam yemeğin ortalarında bahçenin kapısı açılarak son model siyah bir taksi yemek masasına yanaştı ve içinden son derece şık giyinmiş bir delikanlı inerek “Teyzeciğim nasılsınız? diye kolları açarak  Türkan hanıma sarıldı O da ona tabii 
Gelen Amerika’ da tahsil yören yeğeniymiş. Sarmaş dolaştan sonra delikanlının gözü bana ilişti. Flim akristleri ve çalışanları açık saçık kıyafetlerle oturuyorlardı Ben ise tepeden tırnağa tesettürlü idim.  Beni göstererek “ Teyzeciğim bu öcü de kim? Burada ne arıyor?” demesiyle Türkan hanım adeta bir kaplan gibi geri çekildi. Yeğenine çok sert bir dille “O öcü değildir. Seni beni cebinden çıkaracak kadar tahsilli ve kültürlü   bir hanfendidir. Çabuk ondan özür dile yoksa asla bir daha seninle konuşmam”  Delikanlı müthiş bir mahcubiyet içerisinde yanıma yaklaştı ve özürler diledi defalarca. 

Rahmetli Şule Yüksel Şenler hanıma Allah’tan gani gani rahmet Türkan Şoray hanıma da sağlıklı uzun ömürler dilerim. 
( Türkan Şoray Neden Ağladı başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 28.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu