ZEMHERİ
beni gül
kokulu çiçeklere sor
bir duanın
gölgesinde ruhunu teslim eden
kan kokulu
Filistin sokaklarında
kalabalığın en
tenhasında
gözü yaşlı bir
anneye sor
ben
yangının hiç
sönmediği Gazze’nin ateşinde
dilinde duâsı
donakalan derviş bakışlı çocuğu
bir ikindi
vakti dilimin uyuşmasında
bir genç kızın
âhını büyütürüm
kızıl nehrin uzun
namlulu silahları
kurşun kokulu
bir boşluğun nefes arasından yakalar beni
ben Kudüs
üzerinde yaşarım zemheriyi
tenimin esmerliği
kaderimin
günah yüklü mizan tutmaz terazisinden hediye
bir hayalim
yok
bir çiçeğim
bir gerçeğin
gölgesinde vurulmam yok
hakikat mi?
Filistin’li
bir çocuğun
gözlerinde
korkuyu görene dek
hepimiz bir gerçeğin
gölgesindeyiz sanıyordum
bir çocuk gibi
yürüdü hakikat bildiklerim
Kâbe'ye
yürüyen derviş gibi ölüme
ben ömrümde
bir kez çiçek gördüm
ben ömrümde
binlerce ölüm
bende çiçekler
hep gül kokuyor
her birini
ölüm bekler
öleni de
semâda melekler
beni, gül
kokulu çiçeklere sor
bir duanın
gölgesinde ruhunu teslim eden
kan kokulu
Filistin sokaklarında
kalabalığın en
tenhasında
gözü yaşlı bir
anneye sor
ellerinde koca
koca taş büyüten
sevdasında
intikam
yatağında
kurşun besleyen
bir
Filistin'li çocuğa değil
yanarım…
/
çocukların
avucunda gözyaşı döker
Taif'te
yumuşak
Filistin'de
sert
olamayan
taşlar
/
demir-ci