Takıldı gözüm eski bir kapının tokmağına...
Üzerinize afiyet biraz miyopluk var gözlerde.
Yakından görebilmek için, adım adım yaklaştım bu devire kalabilen son kapı tokmağına...
Serde sanat tarihçiliği de olunca, bir kat daha ilgim arttı.
En ince detayına kadar baktım, inceledim, kendi kendime yorumlar yaptım.
Kimbilir kaçıncı asırdan kalmıştı..
Tokmağa bir defa vurulsa kopacak gibi yılların paslı yorgunluğu varmış gibi duruyordu ...
Acaba kimleri çağırmak için vurulmuş kapıya..?
Kimbilir hangi ağaya, hangi paşaya haber getiren bir ulağın parmak izleri vardı üzerinde...
Dile gelse konuşsa; ne muştulara vurulmuş ne acı haberlere...
Baktıkça bir taraftan, derinlere dalıp kimlere hizmet etti diye düşünürken; bir taraftan da bu kadar muazzam simetrik bir eseri ortaya koyan zanaatkarları da düşünmeden edemiyor insan...
Yapıldığı devrin en ince işçiliğinin hayat bulduğu bu tokmakların kronolojik gelişiminde, figürler arası geçişler kendini gösteriyor.
Mesela; İslam öncesi Türkler'de daha çok aslan başı ya da kartal gibi hayvan figürleri yer alırken;
İslam sonrası dönemde, hayvan tasvirleri giderek azalıyor ve yerini çoğunlukla bitki figürlerine bırakıyor.
Bulunduğu coğrafyanın, inancın, kültürün etkisine göre gelişen sanat ve zanaat eserleri, İslam'ın getirdiği haremlik selamlık usulünün etkisiyle tokmaklarda da kendini göstermeye başlamıştı.
Yoğunlukla Osmanlılar'da görülen bu uygulamada; kapının üzerinde büyükçe bir tokmağın yanında, küçük bir tokmak daha yer almaya başladı.
Büyük tokmak çalındığında erkek misafir, küçük tokmak çalındığında ise gelenin kadın misafir olduğunu haber verirdi. Ev sahibi de ona göre davranırdı.
Bu kadar ince düşünce üzerinde gelişen tokmaklar olduğu gibi; bazı kapılarda ise evde oturanların sosyal sınıf ve statülerini de belirtir şekilde figürler yer alırdı.
Sosyal statüsü halk kesimine göre daha üst sınıf olanların kapı tokmakları; pirinçten veya kalın demirden yapılırdı. Bulunduğu bölgenin bitki örtüsünü de yansıtan süslü figürler olduğu gibi birçoğunda ise el figürü bulunurdu.
Sıradan halk tabakasının kapılarında ise nadiren görülen tokmaklar; halka şeklinde olup ince demirden yapılırdı.
Devir değişip günümüze geldiğimizde; kapılar çelik oldu, tokmağın yerini de çeşit çeşit melodilerle öten ziller aldı.
Gelenin kim olduğunu öğrenmek için ise kapı dürbünü konuldu.
Teknolojinin gelişmesiyle de kameralı sistemler kuruldu. Ses ve görüntü birlikteliğiyle gelenin kim olduğunu görür ve duyar olduk.
On-onbeş dakikalık zaman zarfında incelediğim bir kapı tokmağından çıkardığım sonuç , teknolojinin hayata kolaylıklar katmasının yanında bir çok estetiği de bizden kopardığını mukayese ederek çoğu duygularımızın el emeği göz nuru dediğimiz zanaatkarların ve sanatçıların eserlerinde olduğunu ve bunları hızla kaybettiğimizi üzülerek müşahede etmiş oldum.
Kapı tokmakları artık nostaljik bir unsur olarak kullanılsa da tarihin estetik anlayışının yoğun yaşandığı dönemlerin bir süsü olarak müzelerde yerini çoktan almış oluyordu...

Yavuz YILDIZBAŞ 
Araştırmacı-Yazar Eleştirmen

( Tokmak başlıklı yazı Kalemimyazar tarafından 8.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu