Şehr-i Zâr
/
şiirde neymiş
saçmalık
oysa yaşamak için
saçmalıkların künyesinde üşümeyi şart biliyor şimdi bu "adam"
/
III
bahar
önceden bir çocuğun başak saçlarında belirirdi
ömürdeki vuslatı olmayan saçaklarda saklanırdı nazenin
ve bir buse değerdi alnına ansızın
bir çocuk ise
annenin ellerinde paklanırdı, can-sızın
aşk
kömür saçlarda debelenen zelil bir kavimdi
çözülemeyen bakışıyla siyah gözlü dehlizler
iğfal etmiştir
düş düşkünü çocukluğumu
geç bir vakitte
erken giden gençliği yakalama anlamsızlığıyla
erken gelen yaşlılığımı, kıskanırım
zifiri kesilmiş bir gecede
şehir gözlü kızın kulesini aydınlatır
yüz binlerce kandil
hiçbirinin ışığına kanmayıp
bir tek köprüye muhatap bırakırım asılmayan yanlarımı
sonbahar yılgını bir tarih oturur beynimin ücrasındaki banklara
şehre bir ihanet gibi gözükse de
aydınlığın karanlık sokaklarında gezmek
kristal güneşimin ölmeyeceğini
en iyi Haliç’e düşen gölgeler anlatır
gece
bir devrimci gibi ayak basmıştır koynuna halkçı rüyalarımın
artık bir adım öteye kaçamam
sırtımdaki kambur büyür
tek gözü açık uyuyan şeytan tetiktedir
hasır altı ettiğim köprülerin boğumlu narası için
besili korkular fırlar gözlerimin yuvalarından
başıma kadar çekebileceğim bir yorgan bile yoktur
şarkılarımın nakaratını ezberlemiş müşküller sultanı sırtlan
içini boşalttığım kent yığınlarına aşina
alfabeme dönüşür fiyakasız aşklar
ve gözlerinden sevdiğim her şeye koca bir susuş olurum
bir susuş kalırım
çığlıklar değmiş sokak türkülerinde
artık adamakıllı bir son bile olamam
sesim artık ben'im değil
sanki başkası konuşuyor
ben dinliyorum
ben değil
adım beni unutmaya başladı
çünkü ben
yaşamak için yazmayı seçtim
kimseler söylemesin anneme
her ayrıntının tenimde yara izi olduğunu
bak, kapısı vuruluyor seken dalgınlığımın
kim geldi dersin
ah! yine mi şu kırılgan korkularım
kaşlarımı çatıyorum
bense tekmil kentler alnımı dövüyor sanıyorum
ve annem
en anne sesiyle
"oğul ağlıyor yine, eli saçlarında
oğlum, yine saçlarından mı başladın yaşlanmaya"
sustuğum yılların getirdiği
toylukların esaretinde geçirdiğim gençlik telaşları
saçlarımın arasında saklanır
gözlerimin içerisine oturan hüzünbaz nefret
aklımın çizgilerinden emare
heyecanlarım ağlamalarımın yankısında ıslanır
asılı köprüleriyle şehir gözlü kadın
saçlarıma dokunamayacak kadar yasaktır
ve ben her sabah
umutla tarayacak kadar
rüzgarı emanet ederim
saç(ak)larıma
tüm aldıkların seninle gitmedi halbuki
kalanlar da bende değildi aslında
bitmiyor intihar edeceklerim
içimde iki kişilik boşluklar artıyor
iç güvey yalnızlıklarıma misafir geliyor iyileşmiş bir telaş
miskin bir hezimet
iliklerime bulaşan fiyakasız festivallerimi trajedilere peşkeş çekiyor
dört yanım
ölesi tutmuş bir yakamozun kıyılarıma bıraktığı süt liman bir tortu
solfejlere aşk libasını giydirip
azarlanmış merhametlere düştüğüm şerhler
reddettiğim yalnızlıklarda sızıp kalmış
ben de benzemiyorum kendime
ve içimin solgun şileplerinden duyuluyor artık
münzevi sözlerim
ben Süreka'dan öğrendim
Sevgili'yi öldürmeye gidilen yolda
Sevgili'ye ölmeyi...
demir-ci