Kum Saati
                                  KUM SAATİ

    Doğumla birlikte kum saati işlemeye başlıyor. 
    Fakat saatin üst bölgesinde ne kadar kum var kimse bilmiyor. Aşağıda biriken hayattan, anılardan, acılardan, mutluluklardan ise hepimiz haberdarız. O kısım, geçmiş zaman zira.
    Günbegün üzerine üzerine yığılıyor hayatın getirdiği binbir çeşit yaşanmışlık. 
    Mutluluklar aşağıda sivri bir küme oluşturduğunda, üzerine dökülen sıkıntılar, üzüntüler
kayıp kenarlara yuvarlanıyorlar. Üzüntüler ve mutsuzluklar ortada öbeklenmiş ve tümsek olmuşsa,
mutluluklar tepede tutunamayıp kenarlardan eteklere  sürükleniyor. Örtemiyor mutsuzluk tümseklerini.
    Ama her halükarda zaman akıp gidiyor.
    Ne kadar kaldığını bilmediğimiz bir zaman hızla üst bölmeden üzerimize üzerimize geliyor. Genç yaşlarda çoğu zaman bunun farkına varamıyoruz. Hatta ilk başlarda  daha hızlı akmasını bile istiyoruz.
    Ortaokuldayken, lisenin ilk yıllarında öyleydim ben de;

     -Gelsenize,  hadi gelsenize, hadi daha çabuk.
   
     Daha sakallarım bıyıklarım çıkacak. Ulan sınıftaki çocukların saatleri daha mı hızlı akıyor  ne sanki. Aynı yaştayız ama koca adam gibi herifler.  Kızlar, onlarla sinemaya gidiyorlar ama 
bizden sadece ders  notlarını istiyorlar. 
     Bazen kum saatinin boğazını sıkasım geliyordu bu nedenle. "Salak olma " diyordum kendime çok geçmeden,
     "Boğazını sıkarsan daha geç akar zaman." 

    Askerdeyken de saymaya meraklıydık zamanı, geçen günleri. İlk başlarda  14 ay kaldı, 12 ay kaldı. Zaman içinde, iyice azalırdı kalan süre. O zamanlar torun sayılıyorduk tertipler arasında. 2 kuşak öncesi ise plakaya düşmüştü.

    Plakaya düşmek ?

    Bizim zamanımızda 67 il vardı. Hepsini ezbere bilirdim. Plaka numarasından hangi il olduğunu da şak diye söylerdim.
    Nasıl imrenerek bakardım;
    - Oğlum yarın plakaya düşüyorum. Zonguldak.
     diyen yılışık üst devrelere.
   Her gün geriye sayarak, Van, Yozgat.... İçel, İstanbul.  Vay be 34 günü kalmış. Günü geldi biz de Adanaya vardık teskeremizi aldık şükür.
   Ama kum saati hala işliyordu.
   Rampayı çıkmış, düze varmış gibi.
   Hani az ilerde inişe geçecek sanki. 
   Erzurum 25,  Üniversiteyi bitirdim. 35 İzmir, Dante gibi ortasındayız ömrün. 45 Manisa, emekliliğe az kaldı. 60 Tokat, baba memleketi.
   Ahha, 67 Zonguldağa ne kaldı ki?
   Nasıl yani?
   Kum saati yavaşlamayacak mı? Hani üst bölmede kum azalınca aşağı doğru akan ağırlık basıncı azalacak, akış yavaşlayacaktı teorik olarak?  Gerçi son yıllarda yeni İl yapılan ilçelerimiz de oldu Allahtan. 
    81 e kadar yolu var. 
    Kum yetecek mi acaba?
    Plakaya düşmekten daha kötüymüş bu plakaya çıkmak. Plakalar bitince ne olacak?
    Asker dönüşü hayat yeni başlıyordu ve Adıyaman, Adana sayarken çok mutluyduk.
    Şimdi niye hüzünlüyüm ki?

   ___oOo___

   Arkadaşlar..!   Misak-ı milli çok önemli.  Bizden haksız yere koparılan topraklar içimizde hala derin bir sızı olarak duruyor.  500 sene hükmettiğimiz topraklardaki ata yadigarları ya?
   Hangimizin burnunun direğini sızlatmıyor.?
   82 Musul, 83 Kerkük, 84 Selanik, 85  Üsküp...

   Allah  Allah  Allah..!
   Neeslin dedeen,   
   Ceeddin baban....
   Tutmayın bizi.

erol başçı
( Kum Saati başlıklı yazı Gökdeniz tarafından 13.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu