Serbest Kürsü / Mektup

Eklenme Tarihi : 18.04.2009
Okunma Sayısı : 1616
Yorum Sayısı : 3
hayatyolu ( 4/15/2009 )
---------------------------------------------
Merhaba Hocam,
Ben yıllardır hep aynı oyunları yaşıyorum.Etrafımdaki bazı kötü insanlar ile bir olan iblis ve soyu(hepsinin görevi gereği)hep aynı oyunları oynatıyor,beni de oyuna getirebilmek için.

Sizce bu ne zaman biter? 20 yıl oldu.İlk zamanlar çok zorlandım.
Ama şimdi kolaylaştı,fakat yine de zorlanıyorum.
Bu durum ne kadar sürer hocam.Galip taraf belli olacak mı?

Selam ve sevgimle...



Tarih:16 Nisan 2009 Perşembe 01:31:37
RE:SELAM


Nefsin aynı makamındasınızdır, bu dediğiniz süre boyunca.

Zikrinizi artırır, nefsinizi bir üst makama terfi ettirirseniz, oyunun türü ve oyuncuları hemen değişir. Şeytan size de o yeni makamın yeni sahnesinde, yeni oyundaki rolüyle karşılık verir.

Orada da belli bir süre keşif yapar eğlenirsiniz. Oyalanıp kalmaz, seyrinize, zikrinize devam ederseniz, bir üst makama çıkarsınız ve böylece sülûkunuzu tamamlar, ömrünüz vefa ederse Rabb’inize kavuşursunuz. Yani miracınız gerçekleşir.

İade edilirseniz, yeniden Ümmet-i Muhammet için,insanlığın gelişmesi adına, şeytanla savaşmaya yeniden başlarsınız....Kamilden ekmele sülukunuz devam eder.

Dönüşünüzdeki (şeytanla) savaşınız başlangıcınızdan daha şiddetlidir.Ancak bu seferinizde tevhit nur-u Muhammetle ve ilmiledün bilgisiyle mücehhez olduğunuzdan, şeytanı cüz-i değil külli olarak yenilgilere uğratırsınız...

Bu başarılı velilerin hikayesidir.

Her gidip dönen başarılı olmamıştır... Bunun misali İslam ülkelerinin içinde bulunduğu zillet, küffarın yaşadığı izzet halidir.

Bu demektir ki İslam velileri, şeytanın oyununa gelmişler, İslam’a hizmet ediyorum zannıyla küffara hizmet etmişlerdir.

Yani yaptıkları her dua, göklerde yanlış kapıları açmış o kapıların melekleri küffara yardım etmişlerdir.

Allah miraca çıkan kuluna dilediğini tecelli ettireceği garantisini vermiştir.

Hangi sıfata hizmet edeceği kulun vicdanına ve bilgisine ,isteğine göre değişir.Yani nur-u tevhide ulaşanlar tam muhtardırlar.Üstelik yaptıklarından ne dünyada ne ahirette sorumlu değillerdir.Yani onlardan hesap soracak bir merci makam yoktur.Allah’ta fena fillah olmuşlardır.Her efalleri efalullahtır.

Nefsine yenik düşenler olduğu gibi, tevhidin yani miracın anlamını kavramayanlar da olmuş. Tevhitte yaşadıkları vahdeti reddetmişler, hayallerinin ilahını aramayı sürdürmüşlerdir. Yani şeytanın oyununa gelmişler,şeytani varlıkların oyuncağı olmuşlardır...

Dikkatli olmayanlar, yanıltıldıklarından ya meleki hizmet zannıyla şeytani hizmet edebilir, ya da şeytanın bir desisesi ile hayatlarından edilerek, bütün emekleri, murat alamadan, ümmeti Muhammed’e hizmet edemeden boşa gider, vaktinden önce ahireti boylarlar.

Arkalarından görevi devralacak yeni kutuplar ise henüz hayrette olduklarından zaten hataya açıktırlar.

Yahya, İsa, Zekeriyya as.lar gibi veya nesimi,hallacı mansur, Şemsi Tebrizi gibi. Hayatlarıyle öderler.

Velhasıl azizim;

Şeytanla savaş bitmez. Savaşın şekli mertebesi makamı değişir.

Şeytan dediğimiz Cenabı hakkın celal sıfatıdır... Evreni var eden gücün, karşı gücü yani antisi. Yok edici sıfatlarıdır. Her şey var edici güç ile yok edici gücün dengesi içinde olup biter.

Bir sıfatın diğerini tümden yok etmesinin önlenmesine, savaşın devam etmesine hayat diyoruz.

Bir sıfatın yokluğu onu yok eden sıfatında yokluğunu gerektirdiğinden bu savaş devam ettikçe hayat devam eder.

O halde şeytanın varlığına ihtiyaç vardır.

Ona verilen mühlet keyfi değil ihtiyaçtandır.

Şeytana müstakil bir güç vehmetmek şirktir. Şeytanın gücü ve kudreti Allah’ın gücü ve kudretidir. Celal esmalarının tecellisinden ibarettir.

Şeytana özel bir muhtariyet, kudret ve kuvvet isnat edenler şirke bulaşırlar.

Arifler, Rabb’im senden sana sığınırız diye dua ederler.Rabbim beni nefsimle baş başa bırakma,derler.

Şeytan insanın da sıfatıdır. Kanımızda dolaşır…

Nefsimiz cehli nedeniyle ruhumuzdan çok şeytana yakındır.
Onu eğittiğimiz taktirde ruha yoldaş olur. Marifetullah bilgisinden, Kur’an ahlakından mahrum her kul şeytanın askeri konumundadır.

Akılları vasıtasıyla şeytan onları çeker götürür, istediği hatayı yaptırır.
Onlar aklımızla yaptık derler.

Gönlünü devreye sokamayanlar aklın fulu ışımasını aydınlık sanırlar…


‘’Aşkın delice oku
Ehline dokunur ancak
Yanmamış ateşten ne anlayacak’’

İman nuruyla aydınlananlar ancak şeytanı tanımaya ve sakınmaya muktedir olabilirler.

Ondan sakınmak için de namazlarını düzenli kılarak, çok zikir yaparak Allah’tan yardım dilenirler..






Sırra erenlerden biri buyuruyor ki;



Yıllardır beklediğim muradım kabul oldu
Bu canım cananını nur-u tevhitte buldu

Daha önce sır idi o an herşey nur idi
Gördüğüm can / can idi aynadaki biçimde
İçim dışım nur oldu cismim nura gark oldu
Canım cananı buldu sıfatullah içinde

Görür görmez cananı besmeleyi zikrettim
Yok olunca kendimde birliğimi farkettim

Na mekandı mekanım zühre idi evkatım
İçim dışım nur idi yeşil nur / nur içinde

Cananı sardı canım ölmeden evvel öldüm
Mücella-i miratta rabbime güzel güldüm

Nur-u tevhitte bu sırra ilm-i ledün dediler
İşlenen sırrı efali hikmetullah bildiler

Zahire etti zuhur adı hakikat oldu
Yapılan hizmeti marifetullah bildiler

Mirac-ı Muhammet’ten tecelli şeriat oldu
Görülen nurun işareti vahyi kuran oldu
Nur-u tevhit sıfatullah vücudunu hıfz etti
Levh-i mahfuz ol nebinin nurdan vücudu oldu

Azizim sakın ola hayrette istifrak olma
Hakikat bil bu sırrı gayrinde ilah arama
Hikmetullah sırrı budur artık Allah arama
Nur-u tevhitten murat mümin’lere et yardımı

Efali cemali işle alemlere rahmet ol
Efal bilgin kamil olsun yenilmez pehlivan ol

Olmazsa marifetin sarpa sarar bütün yollar
Bu sırrı bilmeyenler ahireti erken boylar

Efal yapar esma okur aktap dualar eder
Tecellide o dualar insan fikrine gider
O esmanın sırları akılları ikna eder
Beynlerde hüküm süren sıfat-ı cebraildir


Vehminde doğan korku Azrail sıfatıdır
Makbul olan cemal, reddedilen celalıdır
Tecelli ederse iki sıfat kemalıdır
Meleki kudret sema küllü ihata eder

Umumi tecelliler zat efalinden olur
Attığı ok şaşmaz gider hedefini bulur
Devreder çarkı bir gün gelir eder zuhur
Tevhittesin sebat et çalış başka ilah yok

Bu sırrı ilahi kudretullah sırı oldu
Tevhit olmak kolay değil ten sarardı soldu
Tevhit sırrında aktap hakk makamı buldu
Varılacak son makam bundan âlâ makam yok


Uzayınca bazı manalara zarar gelmedi umarım.

Yeniden, yeniden okumakla kaybedilenler kazanılabilir.Her şeye ramen herkes gönlünün aydınlığı kadar idrak edebilir.

Allah sırlarını dostluk derecemize göre açar.Sözü söyleyen ne söylese, anlayan iz’anına göre anlayacaktır.
Herşeyin en doğrusunu Allah bilir,bildirir.
Kuldan kula yardım kulcadır.
Aczimiz her halimizden bellidir.

selam üzerinize olsun.

hayatyolu ( 4/16/2009 )
---------------------------------------------

Muhterem Büyüğüm,
Cevabınız için çok teşekkür ederim.Şimdi okudum.Emmare nefisten atladım.Oyular değişti.Levvame nefisten de 2 yıl oldu atlayalı.Mülhime nefiste olduğumu zan ediyorum.Mülhime nefiste dahi yol aldım.Şimdi oyunlar aynı derken farklılıklar var.Beldemiz küçük ve insanları tanıdığım için,bana aynıymış gibi geliyor.Şimdilerde değişik insanlar çok oluyor.Onlara şeytan beni büyücü kötü gösteriyor herhalde insanlar gizli oyunu biliyorlar ve şeytanın bildirdiği gibi hareket ediyorlar.Bazı gönleri var onların.Hocam,şeytanın ve o kişilerinde görevli olduğunu biliyorum,nefsimin oyunlarını dahi tanıyarak atlamaya mardiye nefise geçmeye ve miracı yaşamak için uğraşıyorum.Fakat,çocuklar boynumu büktüğünden ve ticaret ile uğraştığımdan fazla ibadet yapamadığımdan gerileme oluyor.Ama yinede mülhimede olduğumdan eminim.Hacam zikir verir misiniz.Selam ve sevgilerimle...


Tarih:17 Nisan 2009 Cuma 01:27:58
RE:RE:RE:SELAM

Selam üzerinize ve tüm yol ehlinin üzerine olsun.
Hangi nefsi makamda olduğunuzu kendiniz herkesten daha iyi bilirsiniz. Nefsin mertebelerini geçerken celal sıfatının, yani şeytani saydığımız güçlerin her mertebeye özel tecellisi olduğunu dünkü yazımızda açıklamaya çalışmıştım...

İlk makamlarda daha çok insanı kendi nefsinden sıkıştıran tecelliler, (şeytan)şartlar, gittikçe dışarıdan yani çevreden gelmeye başlar.

Eşinizden, işinizden, çocuklarınızdan, komşu ve akrabalarınızdan dolayı sıkıntı yaşatmaya, emeğinizi ve zamanınızı israf ettirmeye başlar.

Gide gide herkesten umudunuzu kesmeniz, yalnız Allah’a yakınlaşmanız istenir.

Dostlarınızdan saygı görme isteğiniz ters teper. Neredeyse herkes sizden kaçmaya başlar.Nefsinizi terbiye ettikçe velayet mertebesine ulaşan kul, eski çevresine her vesileyle Allah’ı hatırlatmaya başlar. Halbuki onlar dünya zevklerine dalmış, salınıp yaşarken Allah’ı görmezden geldiklerinden dolayı zevk almaktadırlar. Sizin onlara ölümü, ahireti hatırlatmanız bütün neşelerini kaçırır, mutsuz eder. O zaman size sıracalı muamelesi yaparlar ki sizi uzaklaştırıp, sarhoşluklarının keyfini çıkarsınlar.

Eşinizle en derin saygılarla yaşamak istedikçe, kırılır dökülürsünüz. İlgi alanlarınız değişmiş, aranıza olgunluk izafi farkı girmiştir. O oynamak isterken siz ağlamak istemektesinizdir.

Evladınıza yaptığınız emeğinizin karşılığını görememek gibi algılanacak sonuçlarla karşılaşır, maddi ve manevi açılardan mücadele etmek zorunda kalırsınız.

Velhasıl sizi ibadet ve taatınızdan ayırmak için artık kendi iç dünyanızdan değil, çevrenizden yararlanmaktadır şeytan...

Buna ’’celal zattan ayrılır, sıfatına yönelir’’ denilir.

Sıfatımız da zatımız kadar canımız ciğerimiz olduğundan, dertleriyle meşgul olmak, acılarıyla acılanmak suretiyle hem meşgul ediliriz hem de isyana sürüklenmek tehlikesine itiliriz.

Yani mücadeleyi isteklerimizi sınırlamak suretiyle yaşarken, kontrolümüzün zor olduğu çevreye yöneltmek zorunda kalırız. Bir yandan da maddi nedenler üzerine terslikler art arda gelir.Her yönden cenderelere düşeriz. Bütün bunlarla mücadelenin sonunda eğer Rabb’imizle birlikteliğimizi ibadet ve zikirlerimizle aralıksız devam ettirmezsek her şey bir önceki makama yeniden tenzil olur, derece kaybederiz.

O nedenle ibadet ve zikirlerinizden asla taviz vermemek gerekir. Bu arada zikirlerimize çok dikkat etmemiz gerekir. Celal esmalarından uzak kalmalıyız. Bizi irşad eden kişinin bilgisi bizi ya daha çabuk ve zahmetsiz eğitir ya da zor yollara, sarp çıkışlara sürer.. Delilimiz nedenimizdir. Hani derler ya kılavuzu karga olanın... Belki buraya pek yakışmadı ama bu bir gerçekliktir.

Esasen şeytanın yaptıklarının amacı size ibadetlerinizi terk ettirmektir. Çünkü ibadetleri terk etmek demek yoldan kalmaktır, geri düşmektir.

Şu halde ’’mal mülk Allah’ın, evlat ayal Allah’ın, dost ahbap Allah’ın... Varımız yoğumuz Allah’ın... Allah için her şeyden geçiyorum’’ diyebilip yolunuza sıkı sarılmalısınız.

Yoksa kalbinizde muhabbetini taşıdığınız her ne varsa, bir yol kesen olacak, sizi yolunuzdan alıkoyacaktır.

Maşukunu isteyen âşık kalbinde başka birini taşımaz.
Ne ana yar
ne baba ocağı diyar olarak gözüne gözükmez.
Var sa yoksa yar....
Yâr’ine kavuşmaktan umudunu kesen âşık, maşuku uğruna canına kıyar.

O nedenle ’’Ölmeden önce ölünüz’’denilmiştir.

Değil dünya,
çevre,
âşık nefsine kıyar.

O nedenle bu yolun yolcuları ’’ baş koyduk’’ derler.
Şemsi Tebrizi’nin sözünü hatırlayalım.
Sonunda başını da verdiğini biliyoruz.

Talip olduğunuz makam ne kadar yüksekse yol kesicisi de o kadar çetindir. Yolları sarp ve şedittir. Yetmiş iki bin perdeyi yırtmak her nefsin kârı olmadı.

Çoğu haç yolunda ömrünü tamamlayan karınca oldular.
Ama maksatlarına vasıl sayıldılar.

Daha önce kimden nasiplendiyseniz devam etmenizi öneririm.
O derse ki
-benden bu kadar... Siz beni buldunuz,ötesi bana da karanlık.
O taktirde başka bir lider aramalısınız.

Ama şu ayeti herkesin okumasına izin vardır.

’’ Allah’u veliyyüllezine amenu... Yührücühüm minez zulumati ilennur...’’
mealen;

Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.

İçinde Allah İsm-i Celali olduğundan yürürken okunmaz.

Ayaklar hareket halinde iken Allah ismi Celal’i okunmaz.
Zikirlerinizden böylesi varsa hemen şartına uyunuz. Yürürken okumayınız.

Dilediğiniz kadar bu ayeti okuyun. Her namazdan sonra belli bir miktar okuyun. Zamanınızın yeteli olduğu namazın ardından ziyadesiyle okuyarak günlük hiç olmazsa bine tamamlayın. Ve bunu kırk bir gün eksiksiz sürdürün. Önünüzün aydınlandığını göreceksiniz.
Sonra yeniden görüşürüz.



( Bir Soru Bir Cevap-2 başlıklı yazı HaciAli Bayram tarafından 18.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu