KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
DÜNYAYA GELMEKLE İŞ BİTMİYOR
Adam, dünyaya gelmekle işin
bittiğini, artık burada sonsuza kadar kalacağını zannediyor. Eline imkân
geçince gözü bir şey görmüyor; yakıyor, yıkıyor, zulmediyor, terör estiriyor,
kul hakkı yiyor, mazlumlara karşı acımasız oluyor. Kazanç temin edince; “kendi
emeğim, çalıştım, çabaladım, terledim kazandım, kime ne? Bu kazancımı
başkalarıyla paylaşmaya mecbur muyum? Onlar da çalışsın, onlar da kazansın…”
diyerek malın, paranın, gelirin üstüne oturmaya çalışıyor. Hele; fakir, yoksul,
aç, açık, muhtaç gördüğü zaman yüzünün rengi değişiyor.
Vermeyen, vermeyi alışkanlık
haline getirmeyen, empati kurmayan, başkasının dertleriyle dertlenmeyen, kötü
gün dostu olmayan, yaralara merhem sürmeyi öğrenmemiş olanlar, önce kendilerine
saygısızlık yapıyor, sonra topluma. Hayatında hiç sıkıntı çekmeyenler, sıkıntı
çekenlerin halinden anlamaz. Onun için Nasreddin hoca; “bana damdan düşen
gelsin” derken bunu anlatmak ister. Bugün darda kalmış, bunalmış, zorluklarla
mücadele edenlere yardım etmeyenler, yarın kendileri darda kalınca etraflarında
kimseyi bulamazlar.
Adam aramak yerine, adam
olmak güzeldir. Başkalarında kusur aramak yerine, kendi kusurlarımızla uğraşmak
daha kolaydır. “Etrafımda adam göremiyorum” deme, “acaba ben nasıl adamım?”
Diye kendini sorgula. Denir ki; “tövbeyle uğraşacağına, günaha girme, tövbe
kapısına yaklaşma. “Tövbe kapısına yaklaşma” demek, yaptığımız günahlara tövbe
etmeyelim demek değildir. Öyle olsaydı rabbimiz; “Tövbe edenin tövbesini kabul
ederim” demezdi. Öyle bir hayat sürelim ki; günah, kusur, kendimizi ve toplumu
rahatsız eden ve adına “haram” denilen şeylere girmeden “Kâmil insan” sıfatını
elde edebilelim. Öyle bir hayatımız olsun ki, doğduğumuzda, etrafımızdakiler
seviniyordu, biz ağlıyorduk; öldüğümüz zaman da etrafımızdakiler ağlasın, biz gülelim.
Unutmayalım ki, hiçbir şey
bizim değil. Biz emanetçiyiz, bekçiyiz. Verilen emanetler, zamanı gelince
elimizden alınacak tek bir kefenle bu dünyayı terk edeceğiz. Ancak bizim olan;
yiyip tükettiğimiz, giyip eskittiklerimizdir. Kazançlarımızda kesinlikle;
fakirin, muhtacın, mazlumun, gözü yaşlının hakkı var. Bu dünya ebedi değil.
Hani nereye gitti babalarımız, analarımız, dedelerimiz, yakınlarımız,
sevdiklerimiz? Daha dün onlar da; senin, benim gibi gezip tozuyor, oynayıp
eğleniyor, kazanç peşinde koşuyordu. Onlar da; “ölüm yok diyor hiç ölmeyecekmiş
gibi malı, parayı ilah sayıyor, paraya, makama, mansıba, soya, asalete, varlığa
güveniyor, kasaldıkça kasalıyordu. Aynen senin yaptığın gibi yanına, fakir,
yoksul, muhtaç geldiğinde yüzünün rengi değişiyor, yolunu başka yöne
çeviriyordu. Ama bu gün başka âlemde ameliyle baş başa.
Şu söz çok hoşuma gider;
“ne etti kendi rahat,
Ne verdi dünyaya huzur,
Çekilip gitti dünyadan,
Dayansın ehli kubur”
Hayatımıza anlam katalım.
Ölümümüzü şeb-i arus yapalım. Ne biz kimseyi incitelim, ne de kimse bizi
incitsin.
Alvarlı Efe hazretlerinin şu
şiirine kulak verelim;
Hazer kıl, kırma
kalbin kimsenin canını incitme
Esîr-i
gurbet-i nâlân olan insanı incitme
Târik-i ışkda
bî-çâreyi hicranı incitme
Sabır kıl her
belâya, hâne-yi Rahmân’ı incitme.
Felekde hâsılı
insan isen, bir canı incitme
Günahkâr
olma, fahr-i âlem-i zî-şânı incitme.
Elin çek meyl-i
dünyadan, eğer âşık isen yâre
Muhabbet
câmını nûş et, asıl Mansur gibi dâre
Misafirsin
felek bağında, bendin salma efkâre
Düşersen bir
belâya, sabır kıl Mevlâ verir çâre.
Felekde hâsılı
insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma
fahr-i âlem-i zî-şânı incitme.
Bulaşma çark-ı
dünyaya, vücûdun pâk-tahirken
Güvenme mal û
mülk ü mansıbın, efnâsı zâhirken
Nic’ oldu
mâli Karun’un, felek bağında vâfirken
Nedir bu
sendeki etvâr-ı dert, gönlün misâfirken
Felekde hâsılı
insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma
fahr-i alem-i zî-şânı incitme.
Hasislikden elin
çek, sen cömert ol kân-ı ihsân ol
Konuşma
cahil-i nâdân ile gel ehl-i irfân ol
Hakîr ol
âlem-i zâhirde, sen mâ’nâda sultan ol
Karıncanın
dahî hâlin gözet, dehre Süleymân ol.
Felekde hâsılı
insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma
fahr-i âlem-i zî-şânı incitme.
Ben insanım diyen
insana, düşmez şâd’u handanlık
Düşen
bî-çâreyi kaldırmadır, âlemde insanlık
Hakikât
ehlinin hâli durur, dâim perişânlık
Bir işi etme
kim gelsün sana, sonra peşîmânlık.
Felekde hâsılı
insan isen bir canı incitme
Günahkâr olma
fahr-i âlem-i zî-şânı incitme.
Ehl-i irfânım deyü
her yerde, bendin atma meydana
El elden
belki üstündür, ne lâzım uyma şeytana
Yakın olmak
dilersin, Hazret-i Hallâk-ı ekvânâ
Cihanda tatlı
dilli olması lâzımdır insana
Felekde hâsılı
insan isen bir canı incitme
Yazarın
Önceki Yazısı