İşte yine gönderilmeyen bir mektup yazdım sana;

“Sevgilim, rüyamdaydım kendimin kâbusu oldum bugünlerde

Saçımı çekiyordu çocukluğum yine

İlk gençliğim çizgilerimi beğenmiyordu

Yorumlasan ne derdin

Hayır hayır öyle değil bir yerin yokluğundan yakınmıyorum

Nasıl olsa gitmeyeceğim biliyorum

Kapı çalıyor daha anlatacaktım

Yazarım yine yazarım”

 

Bu zaman avutuculuğuydu

İçinde durmaktı senin

Ki nasıl zordu başının altında bir yastıkla yaşarken

İçinde yanan idare lambasının ışığının sönmemesi

Seninle konuşup seninle susardık

Kâğıda yazılmış insanlar gibi nemlenir, ıslanır kırılırdık

Kendimize mi  birbirimize mi ?

Yoksa bir hastalığın pozitif çıkmama haline mi kırılırdık

Başa sardığımız

Söküp yeniden onardığımız şeyler gibiydik

Yalnız anlarımız vardı baştan çıkarılmış

Ve biz büsbütün çıkarılmıştık zamandan

Bize ayrılan locadan sanki hevesin kovulduğu evrenden birbirimize

Sesleniyorduk

 

 

Sesimiz kendimizin yankısı mı bilmiyorduk kimi gün

Yüzümüze oturan bir gülümsemeden tanıyorduk onu

Almak ve vermek gücüne sahiptik biliyorduk

Ve sahipliğimizden korkuyor

Birbirimize

Hem yenilgi,

Hem teselli gibi sokuluyorduk.

Çoğulluğumuz kaybolup gidiyordu böyle anlarda

 

Teki kaybolmuş her şey gibi

Kendi yalnızlığımızda duruyorduk

İçimizde büyüyordu kimi gün farklılıklarımız

Her ayrılığımız başka bir firardı

Gitmenin delice bir yolunu buluyorduk

 

Durup durup geliyordu aklımıza

2 de 1 çalan o şarkı

Seninle bir dakika

Ve işte yok sonrası

 

Ve bizden,

Ve birden

Üçüncü şahsa geçiyorduk.

Boşluklarımızda da bir biz oluşturmuştuk

Sınırın dışında güvenli bölgeydi orası

Hala birbirimizin yokluğuyla konuşuyorduk

Kendi suyunda unuttuğumuz bir yansımaydı yalnız ayrılık

Onu da söylemeliydi giderken

Bunu da söylemeliydi

Dönüp söylemeli miydi?

Kelimeler çoğalıyor,

Biz tekliğimizle daha da yalnızlaşıyorduk.

Ne ben uğurlayabilmiştim seni,

Ne sen geçmek istemiştin yokluğumdan öteye

Mayalanmış her şey gibi

Ezberlerin dışına çıkmıştık bir defa

Birbirimize karışan yerlerimizi

Eski halini alamazdı biliyorduk.

 

Eğer bir balıksanız

Atmosferin dışı da denebilirdi buna

Bizi boğan bizi yalnızlaştıran o dünyaya

Yalnız ve kimsesiz dönmek istemiyorduk.

İnsan kendini

İlgisini beklediği insan yokken yalnız hissedermiş

Onca kalabalığın nedensiz suretlere dönüşünden anlıyorduk.

Sonra içimizin kurmalı saatlerini kuruyor, kuruyorduk.

Sonunda orada duruyorduk

Kurmayı bıraktığımız yerde.

Zamanla gidip dönmeyeceğimiz yerde

Henüz bir adım atmadığımız,

Ama bir adımın artık çok uzak olacağı yerde

Birbirimize hiç göndermediğimiz mektuplar yazıyorduk

 

“Eski bir radyonun ışığında yazıyorum bunları

Kırpık saçlı bir kızdan kalemini ödünç aldım

Biliyorum tüm kötü alışkanlıklarım gibi

Bu deli savruklukta

Bir boşluk tuşu kadar uzun kaldım

Ve biliyorum

Bu bir barışma cümlesi değil

Ama artık ben

Bakırdan gümüş günlerle idare edemiyorum

Bu senli

Bu kalabalık başı

Başka kalabalıklara bölemiyorum

Oysa biliyorum ben senin ışığını fenerlerini yuttum

Artık bir idare lambası yetmiyor aydınlığıma

“Seni geri istiyorum”

 

Yapmam dediği her şeyi yapıyordu insan bir aşkta

Gitmem diyor gidiyor

Dönmem diyor dönüyordu

Henüz ölmesine hazır olmamaktı bu içindekinin

Hala için onunla konuşuyorsa

Kalemin hala gönderilmeyen mektuplar yazıyorsa

Gidilmiyordu…

 

Ortalama bir aşkın yazılı olmayan kuralları vardı

Ayrılık nasılsa vardı

İlk seven kaybediyor,

İlk ayrılan kazanıyordu.

Erkeklerin soğuk,

Kadınların sıcak sevdiğini

Aşkın bazen sadist,

Bazen mazoşist

Bazen ikisi de olduğunu,

Güçlü bir sevişmenin sevginin ibresini belirlediğini biliyorduk.

Burada duruyordu bizdeki tecrübe denen şey

Kaç aşkın böyle harcandığını görüyorduk

Ve geride kaç atımlık ritimsizliği kalmıştı kalbimizin

Yeni bir aşkı kafamızda bile kuramıyorduk

İşte böyleydi içimizde ayrılık

Tüm bilincine rağmen bilinçsizce şeyler yapmaktı aşk

Bir deli savruklukta

Bir boşluk tuşu kadar uzun kalmaktı

Onda kalmaktı…

 

Nisan-2021

 

( Kırpık Şiir başlıklı yazı gulhan-meric tarafından 11.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu